Beşar Esad: Suriye’nin yenilgisi kölelik getirir

'Eğer Suriye bu savaşı kaybederse bu sonuçların tam tersi olacak. Batı’nın sultası tüm bölgeye daha fazla yayılacak. Bu durumda hiçbir ülke Amerika karşısında hak iddia edemeyecek ve herkes köleleştirilecek'
Beşar Esad: Suriye’nin yenilgisi kölelik getirir
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, İran'da yayımlanan üç aylık Dış Politika Araştırmaları Dergisi'nin ilk sayısı için bir mülakat verdi. Yakın Doğu Haber tarafından çevirisinin yapıldığı mülakatın bir bölümü şu şekilde:

"YENİ GÜÇLERİN ORTAYA ÇIKMASI AMERİKA'NIN KARŞI ÇIKTIĞI BİR ŞEY"

Amerika, özellikle Sovyetlerin dağılmasından sonra dünya ülkelerine hakim olmaya dayalı bir tutuma sahip. Bugün Amerika, savaşlardaki başkalaşımdan dolayı bu yaklaşıma karşı çıkan tüm ülkeleri yok ederek hegemonyasını pekiştirmeyi hedefliyor. Özellikle de dünyada yeni güçlerin ortaya çıkmasından ve dünyada yeni bir dengenin oluşmaya başlamasından sonra…

Bu (yeni güçlerin ortaya çıkması ve dünyadaki güç dengesinin değişmesi) Amerika’nın karşı çıktığı bir şey. Doğal olarak da bu projeye karşı olan ülkelere saldırı da Amerikan projesinin araçlarından biri. Tıpkı 2003’te İran’ın nükleer programına karşı uyguladıkları yöntemi bugün de Suriye’ye karşı uyguluyorlar. Siz önemli bir konuya işaret ettiniz. Terörizm, psikolojik savaş, ekonomik savaş gibi araçlar tüm alanlarda vardı. Ama bu alanda kullandıkları daha önemli bir araç medyaydı. Bununla tim Suriye halkını, hatta tüm bölge halklarını etki altına almaya çalıştılar.

"ESAS MESELE HALKIN BİLİNÇLENMESİ"

Her savaşta birinci esas, halkın bilinçlenmesidir. Dolayısıyla Suriyelilerle Suriyelilerin diyalogunu (ulusal diyalog) başlattık. Çünkü şuna inanıyoruz ki eğer halkın bilinci artarsa biz bu savaşı kesinlikle kazanırız. Bilinç olmazsa da kesinlikle hemen yeniliriz. İşte bu esas üzerinde 5 yıldır güçlü bir şekilde ayaktayız.

Dolayısıyla bu güçte ilk etken, diğer unsurları da inançlı kılan halkın bilincidir. Ülkedeki ekonomik çarkı döndüren bu bilinç esasıdır. Suriye aleyhine yayın yapan 700 uydu kanalına rağmen aydınların doğru tutum almasını sağlayan bu bilinçtir.

Bu alanda söz etmemiz gereken ikinci önemli mesele de halkın Suriye ordusunu desteklemesidir. Halkın bu bilinci ve desteği olmasa ordu bu terörist gruplarla nasıl baş edebilirdi? Bu asla mümkün değildir. Orduya manevi desteği ve insan kaynağını kim verebilir? İşte bunlar Suriye’yi güçlü kılan temel faktörlerdir. Elbette diğer bir önemli mesele de dost ülkelerin desteğidir. İran, Suriye’nin güçlü bir şekilde ayakta kalmasında temel bir rol oynamıştır, bu da herkes tarafından bilinmektedir.

"HALK ORDUYU DESTEKLEDİ"

Mevcut şartlarda İran İslam Cumhuriyeti’nin yaşadığı sorunların kaynağı nükleer program değil; onun Suriye’nin yanında hakkı savunmasıdır. Dolayısıyla halkın bilinci, orduyu desteklemesi, ekonomik alanda etkin bir rol oynaması ve dost ülkelerin desteği, Suriye’nin ayakta durmasında temel unsurlar sayılabilir.

Halkın bilinçlenmesinden ve aydınlatılmasından bahsettiniz. Halkın öncelikle ülke yönetimini kabul etmesi gerekir. Yönetimin halk arasında kabul görmesinin sebebi nedir? Halk bu bunca soruna ve yıkıma rağmen bu savaşta neden bu kadar destek veriyor?

"HALK TERÖRİSTLERİN VE YABANCI ÜLKELERİN YAPTIKLARININ FARKINDA"

Bu bilinç, bizim bölgedeki tarihsel tecrübelerimize dayanıyor. Bizim bölgemiz, birçok komplolar, işgaller ve direnişler tecrübe etti. Bu tarihi tecrübeler, Suriye halkının bilincinin artmasına neden oldu. Halk, bu anlayışla, ülkeye kriz şartlarının dayatılmasına neden olan yürütme organının hatalarını teşhis ediyor.

Kuşkusuz hatalar var. Krizden önce de vardı, şimdi de devam var. Ancak krizden önce bu yanlışlarla ilgili hiçbir izah yoktu. Şimdi ise küçük de olsa izahlar var. Biz, izahların tam ve yeterli olduğunu söylemiyoruz. Dolayısıyla halk sahip olduğu bilinçle yetkililerin hatalarını teröristlerden ve yabancı ülkelerin yarattığı şartlardan kaynaklanan baskıları birbirinden ayırıyor.

"HALKIN DESTEĞİ OLMASAYDI HÜKÜMET 5 YIL AYAKTA KALAMAZDI"

Yönetimdeki şahsiyetlerin ne ölçüde kabul gördüğüne gelince… Şu an elimizde bununla ilgili somut bir veri yok. Çünkü şu an Suriye’nin yüz binlerce kişinin yaşadığı bazı bölgelerine gidip onlarla irtibat kurabilecek durumda değiliz. Ayrıca çok sayıda Suriyeli de şu an yurt dışında bulunduğu için onlara ulaşma imkanımız yok.

Dolayısıyla bu konuda somut ve kesin bir veriye sahip değiliz. Fakat şurası kesin ki eğer halkın hükümetten hoşnutluğu olmasaydı, hükümet 5 yıl ayakta kalamazdı. Bu destek onu ayakta tuttu. Öncelikle ekonomik olarak ayakta kalması… Suriye’yi incelediğinizde görürsünüz ki herkes işinin başında duruyor, sanayiciler, tacirler faaliyetlerini sürdürüyor. İşte bu bir güçtür. Bir aydın veya akademisyen işine devam ediyor. Geri kalmışlıkla ve cehaletle mücadeleyi sürdürüyor. İşte güç budur.

Burada daha somut ve nesnel bir durumu örnek vereyim. Suriye halkı anayasayı ve hükümeti seçimlere katılım yoluyla desteklemedi mi? Bu yıl yapılan meclis seçimlerine ve 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılım, ülkenin bağımsızlığa kavuştuğu günden bu yana diğer seçimlere kıyasla benzersizdi.

"AMERİKA YENİLECEK"

Amerika, 1982’de Lübnan’da, daha önce de Vietnam’da yenildi. Amerika, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana sorun yaratıp ülkeleri tahrip etmekten başka hiçbir şeyi başaramadı. Irak’ı yok ettiler, sonra ne oldu? Mezhepçiliği kim ortaya çıkardı? IŞİD ve Nusra’yı kim meydana getirdi? Gerçek şu ki Amerikalılar Afganistan’da yenildiler, ve diğer yerlerde de yenilecekler. Sorun bizim rasyonel politikalara sahip bir devletle karşı karlıya olmayışımız.

Amerikan hükümeti politikalarını seçim kazanımları üzerine kuruyor. Amerika’da silah veya petrol lobileri gibi lobilerin baskısına teslim olan bir hükümet söz konusu. Eğer bu lobilerin çıkarları Ortadoğu’da savaşı, milyonlarca insanın katledilmesini gerektiriyorsa Amerikalılar açısından bu hiç sorun değil. Önemli olan o az sayıdaki ülkenin çıkarları. Bu, Amerikan hükümetinin gerçekliğidir.

Dolayısıyla Amerikan politikalarını akılcılık esasına göre değerlendiremeyiz. Onlar zarar görüyorlar; ama yine aynı tuzağa düşüyorlar. Obama (başkanlığının ilk döneminde) “Hiçbir savaşa girmeyeceğiz” demişti. Ama başkanlığı sırasında ne yaptı? Tüm savaşlara girdi; tabi zahiren faklı bir şekilde. Savaşlara doğrudan Amerikan askeri göndermedi; ama tüm savaşları destekledi. Füze gönderdi, Batı’nın politikalarını kendine şemsiye yaptı, Avrupa ülkelerini savaşla görevlendirdi.

Gerçek şu ki tüm Amerikan hükümetlerinin yaklaşımı aynı. Yakın gelecekte de bu politika değişmeyecek. Ta ki dünyada gerçek anlamda bir güç dengesi oluşuncaya kadar… Bu benim görüşüm.

"AMERİKA'NIN SORUNU SİYASİ REJİMİ"

Öncelikle Amerika’nın sorunu onun siyasi rejimi. Şuna bakmak lazım acaba bu siyasi rejim, özellikle akıl ve dirayet açısından en iyi insanların mı yoksa fırsatçıların mı başkanlığa geçmesine izin veriyor? En azından 30 yıl öncesinden Ronald Reagan’ın başkanlığından (daha önceki dönemlere girmiyorum) itibaren bakalım. Onların arasında gerçekten devlet adamı olarak tanıdığımız biri var mı? Hayır. İşte bunu Amerika’nın en önemli sorunlarının bir boyutu olarak niteleyebiliriz. Diğer boyutlara da daha önce işaret ettim.

Onlardan biri de lobilerin ABD seçimlerindeki rolüdür. Dolayısıyla ABD başkanı ulusal çıkarları göz önünde bulundurmadan önce seçim çıkarlarını düşünmektedir. Bu yüzden de Amerika’nın çıkarlarına zarar veren maceralara girmektedir.

Bu yüzden de Amerika’nın en azından son 40 yıllık tutumlarıyla ilgili olarak “acaba bu tutumlar Amerika’nın çıkarlarına uygun mudur?” diye bir soru sorulduğunda bence cevap çok açık bir şekilde olumsuz olacaktır. Aksine bu tutumlar Amerikan çıkarlarının zararına olmuştur. Bu yüzden diyorum ki Amerika’daki siyasi rejim ve lobilerin rolü, bu ülkenin sürekli yenilgisine neden olmaktadır.

"DEĞİŞİMLER SİYASİ YÖNTEMLERLE OLURSA SİLAH FABRİKALARI İŞSİZ KALIR"

Tabi medya ve düşünce kuruluşları, ABD siyasi yapısının ve lobilerinin bir parçasıdır. Bu yenilgi sahneleri Amerika bunlardan ibret almaksızın tekrar etmektedir. Amerika’nın saha meselelerini değiştirme sorunu yok. Onlar, öngördükleri değişimi akıllıca ve bilinçlice yöntemlerle gerçekleştirebilirler.

Gerçekçi kültürel yöntemler, dürüst siyasi etkinlikler, askeri yöntemlerden daha fazla değişim yaratır. Tabi eğer bu değişimler siyasi yöntemlerle olursa silah fabrikaları işsiz kalır. Silah fabrikaları, körükledikleri savaş ölçeğinde etkinliğe sahiptir.

Suriye, tarihi ve coğrafi açıdan çok özel bir yere sahip. Suriye’deki savaşı örneğin Libya vb. yerlerdeki savaşlardan farklı görmek gerekiyor. Çünkü Suriye’deki savaş dünyayı iki kutba ayırdı. Bugün Güvenlik Konseyi’nde veto yetkisine sahip olan Rusya, Suriye’ye askeri destek vererek Amerika’ya yeni bir cephe açtı. Dünya güçleri Suriye’deki savaşa ya katıldı ya da onu dikkatle izliyor. Sizce Suriye’nin önemi nedir ki dikkatleri kendi üstünde topluyor ve dünya güçleri çıkarlarını bu ülkede arıyor?

Suriye, diğer Arap ülkelerine göre küçük bir ülke olmasına ve ekonomik açıdan zengin bir ülke sayılmamasına rağmen; tarihi, siyasi ve toplumsal sebeplerle bu rolü oynamıştır. Bildiğiniz gibi Suriye köklü bir kültüre sahiptir. Ülkeler, tarihsel geçmişleri temelinde günümüzde ve gelecekte rol oynayabilmektedir. Bu tarihsel rol diğer şeylerden daha büyük bir zenginliktir. Bu durum çevre ülkeleri toplumsal, siyasi ve ekonomik olarak etkilemeye zemin yaratmaktadır. Bu özelliği ile Suriye Arap dünyasındaki fay hattına benzer.

"SURİYE'DE YAŞANANLAR DÜNYADAKİ SİYASİ HARİTAYI ETKİLEYECEK"

Suriye diğer Arap ülkelerinden çok daha fazla etnik ve mezhebi çeşitliliğe sahiptir ve bunlar geçtiğimiz yüzyıldan beri barış içerisinde bir arada yaşıyordu. Dolayısıyla bu fay hattındaki her türlü kırılma depremlere yol açmaktadır ve bu depremin sonuçları veya artçı depremleri diğer bölge ülkelerine yayılacaktır. Bu, meselenin bir boyutudur.

Diğer boyutu ise şudur: Suriye, geçen 40-50 yıl boyunca bağımsız bir tutuma sahip olmuş ve diğer ülkelerden farklı bir rol oynamıştır. Halbuki diğer Arap ülkeleri, Batı’nın politikalarına eşlik etmiş ve onlara teslim olmuştur. Bu ülkelerden bazıları Allah Teala’ya ve Batı’ya inanmakta; bazıları ise mutlak hakim, mutlak emir ve yasak koyucu olarak; hatta mutlak yaratıcı olarak Batı’ya inanmaktadır.

"SURİYE'NİN ZAFERİ BATILILAR AÇISINDA CİDDİ BİR SORUN"

Öncelikle Suriye açısından bakıldığında bizim için askeri bir zafer, diğer alanlarda da güçlenmemizi sağlayacak. Bu üstünlük birinci dereceden bir siyasi üstünlük değil, toplumsal ve ulusal açıdan durumumuzun yükselmesiyle sonuçlanacak. Bu ise Batı’nın korktuğu bir şeydir. Onlar bunu biliyor ve eğer Suriye kazanırsa eskisinden daha zengin olur diye açıkça da söylüyorlar. Bu, Batılılar açısından ciddi bir sorun olarak görülüyor.

"SURİYE ZAFER KAZANDIĞI ZAMAN BAĞIMSIZLIK DÜŞÜNCESİ REVAÇ BULACAK"

Öte yandan Suriye ve İran’ın iki asli cenahını oluşturduğu Direniş Ekseni ile ilgili olarak baktığımızda ortada şöyle bir önemli mesele var. Bazıları Direniş’i sadece İsrail karşıtlığıyla sınırlıyorlar. Halbuki Direniş, daha kapsamlı bir kavramdır. Biz egemenliğimizi korumak için direniyoruz. Bence bu eksendeki en önemli şey, bağımsızlıktır.

Suriye zafer kazandığı zaman, diğer ülkelerde bağımsızlık düşüncesi çok daha fazla revaç bulacak. O zaman görülecek ki Batı’nın iradesi, Allah’ın iradesi değildir. Ağır bir bedel ödense de bu iradenin mağlup edilebileceği anlaşılacak. Bağımsızlık düşüncesi revaç bulduğunda dünya çapında zenginleşecek. Sonuçta BM sözleşmelerinin ve kararlarının uygulanması için daha fazla fırsat oluşacak.

Uluslararası hukuka ve insan haklarına bağlılık daha fazla mümkün hale gelecek. Bu şartlarda “güçlü zayıfı yutar” kuralı geçerliliğini kaybedecek. Bunlar, Suriye’nin zafer kazanması halinde dünya çapında yapabileceği etkilerden birkaçı.

"SURİYE BU SAVAŞI KAYBEDERSE BATININ SULTASI DAHA FAZLA YAYILACAK"

Elbette bölgesel düzeyde de kazanımlar olacak. Patron zayıfladığında, bölgede onun kontrolünde bulunanların rolü de zayıflayacak ve bölge daha fazla bağımsızlaşacak. Suriye’nin zaferinin başka kazanımları daha söz konusu. Suriye şu an dünyada terörle mücadele merkezine dönüştü. Teröristlerin büyük çoğunluğu Suriye’ye geliyor. Teröristlere darbe vurulması, tüm halklardan destek görüyor. Sadece bölge halkları değil, tüm dünya halkları, terörle mücadeleden yararlanacak. Dolayısıyla bizim terörle mücadeleyi kazanmamızın birçok etkisi olacak. Eğer Suriye bu savaşı kaybederse bu sonuçların tam tersi olacak. Batı’nın sultası tüm bölgeye daha fazla yayılacak. Bu durumda hiçbir ülke Amerika karşısında hak iddia edemeyecek ve herkes köleleştirilecek.

Vehaber Menu