Bağımsız milletvekili adayı Aydemir Güler: Sandıkta yenilmeleri halinde bunu kabullenmeyeceklerini de söylüyor bize!

Bağımsız İstanbul 1.Bölge Milletvekili Adayı Aydemir Güler kaleme aldığı yeni yazısında 'Tayyip Erdoğan’ın ve AKP’nin gidip gitmeyecekleri, biri kalırken diğerinin ne olacağı vb. mutlak bir kesinlikle kestirilemiyor. Bugüne kadar yaptıkları, sandıkta yenilmeleri halinde bunu kabullenmeyeceklerini de söylüyor bize…' dedi.
Bağımsız milletvekili adayı Aydemir Güler: Sandıkta yenilmeleri halinde bunu kabullenmeyeceklerini de söylüyor bize!
2018-06-23 08:17:04   Güncelleme: 2018-06-23 08:17:04    

Aydemir Güler'in sol haber portalında yayınlanan o yazısı şu şekilde;

Nefes almak istiyoruz… Bu bir slogan olsa herhalde en popüleri, en yaygını olurdu. AKP iktidarı koşullarında en insani duygulanımın bu olduğunu, biri çıkıp iddia etse, belki haklı da olurdu…

Seçimden sonraki tablo bazı açılardan belirsizliğini korumakla birlikte bir başka açıdan berraklaşıyor. Kuşkusuz Tayyip Erdoğan’ın ve AKP’nin gidip gitmeyecekleri, biri kalırken diğerinin ne olacağı vb. mutlak bir kesinlikle kestirilemiyor. Bugüne kadar yaptıkları, sandıkta yenilmeleri halinde bunu kabullenmeyeceklerini de söylüyor bize…

Bu yazı 'nefes alabileceğiz sonunda' diyenlerin beklentilerinin gerçekleşeceğini varsayarak yazıldı. Erdoğan’ın gitmesi koşuluyla bizi nasıl bir gerçeklik bekliyor? Bunun verileri var. Onlardan hareket edeceğim. Deniyor ya, sosyalizmi savunuyorsunuz ama bugünün koşullarında gerçekçi olmuyor, diye… Bugün, seçime 'beş kala', nefes alınabileceği varsayımının üstüne çok gerçekçi bir yazı yazmak istedim. İnsanlığın neler yapabileceğinden, işçi sınıfının potansiyelinden, velhasıl tarihin akışından söz etmeyeceğim sizlere.

*​*​*

Geçenlerde bir toplantıda küçük bir fantezi çizmiştik buluştuğumuz arkadaşlarla. Erdoğan ve AKP’nin gitmeleri, kurdukları yapının ise özenle korunması olasılığını temel alıyordu bu fantezi. Simgesel bir öğe olarak da 'İnce’nin başkan yardımcılarından ikisi Karamollaoğlu ve Akşener olsa mesela' deyivermişim! 

Kime ne kadar inandırıcı geldi, bilmiyorum. Ama çok da uçtuğumu düşünmüyordum doğrusu. Rakip adayların birbirlerine yardımcılık koltuğu ikram etmeleri bu seçimde, memleketin hasret kalınan bir nezaketi olmuştu, ne de olsa. Erdoğan rakiplerini boğdurmaktan lafı açarsa, rakipleri de koltuk ikram edeceklerdi tabii…

Ertesi sabah Muharrem İnce kehanetimi doğruladı. Şans oyunlarından hiç anlamayan ben, iki başkan yardımcısını tutturmuştum. İkide iki! 

Üçüncünün Kürtleri temsilen ekleneceğini de CHP’li Gürsel Tekin söylemişti zaten. Tekin’in sözlerinin bu bölümünü ciddiye aldım. Kendisinin de Kürt olduğunu eklemişti; bunu Aziz Nesin mizahına bırakmayı tercih ederim; ben beceremem böylesi bir taşra siyasetçisini resmetmeyi…

Erdoğan giderse elde var bir: Sivas kaçkını ile 90’ların 'kontrgerilla cumhuriyeti' dediğimiz rejiminin yapıtaşı tepeye çıkıyor! 

Durun arada kontrol edelim: Nefes almaya devam edebiliyoruz, değil mi? Alın verin, alın verin. Çok bunalmıştık on altı yıldır.

*​*​*

Tekin’in sözlerinin ciddiye alınması gereken bölümü için, basit bir denklem kuran herkes uygun bir tahminde de bulunabilir. Ne de olsa baş düşman Tayyip ve sloganımız biraz nefes. Dolayısıyla Sivas ve kontra kaygılarını unutabiliriz. Bu soluduğumuz temiz hava mı, yoksa başka bir şey mi çekiyoruz, diye canımızı sıkmayalım. 

Hem nasılsa Muharrem İnce başkan oluyor bu formülde. Sivas ve kontra temsilcileri ile Gürsel bey gibi değil, HDP çizgisini (mesela Demirtaş’a veya Ahmet Türk’e yakın ölçülerde) temsil edebilen üçüncü yardımcı nasıl geçinecekler; İnce bu yardımcılarıyla geçinebilecek mi; artık bunlar bizim değil başkanın derdi olsun, lütfen! 

Biz alt tarafı seçmeniz. Tayyip zamanında nefessiz kalmışız üstelik…

Hem parlamenter demokrasiye de dönülecek… Öyle diyorlar.

Bu noktada seçmene daha derin nefes alıp vermesini tavsiye edeceğim. Çünkü iki pürüz var.

Birincisi: Erdoğan iktidara gelirken memlekette parlamenter bir demokrasi vardı. Başımıza ne geldiyse ondan diyecek halim yok. Ama Erdoğan iktidara gelirken parlamenter demokrasi, artı, örgütsüz bir halk vardı. Seçmen yalnızca oy kullanan vatandaşa denmiyor. Yalnızca oy kullanan seçmenler, örgütsüz halkı oluşturuyorlar.

İkincisi: Parlamenter demokrasiye tutkun olduklarını söyleyen cumhurbaşkanı adayları, ne diye başkan yardımcısı atayıp duruyorlar? Neden 'başkan' sıfatıyla ilk gün veya ilk yüz günde ne yapacaklarını anlatıyorlar? 

Korkarım bu durum şu bizim baraj hikayesine benzeyecek. Ben 1980’lerden bu yana siyasi yaşamının en az bir anında barajdan şikâyet etmeyen siyasetçi hatırlamıyorum. Muhtemelen liberal dostlarının AKP’ye 'demokratik devrim' yaptırdığı günlerde Tayyipçiler bile 'yüzde on çok yüksek, cık cık' demişlerdir. Sonraki öykü baraj çevresinde çalıp oynayarak devam etti. 

Kimsenin nefes alma hakkıyla kavgam yok, bu hayat memat meselesi; sadece şeytanın avukatlığı işte; bunlar başkanlık boylarında devam etmesinler eğlencelerine? Üstelik köfteler ayranlar TÜSİAD’dan…

*​*​*

Şeytan galiba benim avukatlığıma ihtiyaç duymuyor.

Bu satırları yazmakta olduğum gün iki açıklama okudum. Muharrem İnce kuracağı hükümete AKP’den de bakan alacağını söyledi. Devri sabık yaratmayacağını anlamıştık daha önce. Ama 'İnce suçlulardan hesap sormayacağı yolunda bir garantiyi en güçlü nasıl verebilir?' sorusuyla muhatap olsam, doğrusu ben bu kadarını tahmin edemezdim. 

Canınızı sıkmayın, çok bunalmıştınız, biraz nefeslenmeye ihtiyacınız var gerçekten. Hepimizin, bütün toplumun ihtiyacı var. 'Baksana adamlar ne hale koydu ülkeyi!' Evet o adamlardan bazıları nefes alıp vereceğiniz ülkede bakan olacak. Olası başkanın muhtemel bakanları…

HDP sözcüsü Bilgen de tam tamına şöyle ifade etmiş: 'Seçimlerden bir koalisyon ihtimali çıkabileceğini belirten ve Suruç’ta yaşamını yitirenler için başsağlığı dileyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaklaşımını olumlu olarak değerlendiriyoruz.'

Acaba eş genel başkan Sezai Temelli haklı mıydı? AKP yetmemişti de devam mı etmeliydi? 

Nefes alın…

*​*​*

Evet nefes almak istiyoruz.

İmam Hatiplerin kapatılmayacağı, ekonominin IMF’ye yeniden teslim edileceği, işsizliğin patlayacağı, on altı yılın herhangi bir suçunun hesabının sorulmayacağı, katil olduklarını bildiklerimiz ile mağdur olduklarını iddia edenlerin birlikte yönetecekleri bir ülkede… 

…mi, nefes almak istiyoruz?

Durun, ben size seçime beş kala çok gerçekçi bir şey söyleyeyim. Durum böyleyse nefes almanın tek ve vazgeçilmez bir koşulu var. Örgütlenerek mücadele etmek.