Ezidiler: Dünya neden kızlarımızı kurtarmıyor?

Gazeteci Hatice Kamer, Diyarbakır Yenişehir Fidanlık Kampı’nda bulunan 3500'ün üzerinde Ezidi mülteci kampını ziyaret etti.
Ezidiler: Dünya neden kızlarımızı kurtarmıyor?
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    

Hatice Kamer, yaşadıklarını şöyle ifade etti;

''Diyarbakır’da Şengal Ortak Yaşam Alanı’nda kalan ve bir süre önce Bulgaristan’a gitmek üzere toplu olarak eylem yapan ancak İstanbul’dan geri gönderilen Ezidiler için bir yılda değişen bir şey yok.

Görüştüğüm birçok Ezidi, kayıplar, mezarsız ölüler ve mülteciliğin yazgıları olduğunu söyleyerek IŞİD'in Şengal saldırıları için '74. Ferman (Soykırım)' diyor.

Ezidiler tarih boyunca çeşitli dönemlerde katliamlara maruz kaldıklarını söylüyor ve son IŞİD saldırısını da '74. soykırım' olarak tanımlıyor.

Yaşanan acılar hâlâ ilk günkü gibi taze bir de buna belirsiz gelecek eklenmiş. Hava dayanılmaz derecede sıcak. Bu yüzden çadır kent sakinleri ağaçların gölgesine gerdikleri battaniyelerin altında serinlemeye çalışıyor.

Kamp alanı bugün biraz sessiz görünüyor. Sokaklarda suyla oynayan ve serinlemeye çalışan çocuklar, yemek yapan kadınlar, gölgelik alanda oturan erkekler.

Felat Akdaxin, Şengal’in Hanesor Kasabası’ından. IŞİD saldırısından önce kasabanın nüfusu 64 bin civarındaymış. Akdaxin'in de birçok kasaba sakini gibi akrabaları IŞİD tarafından kaçırılmış. İki kuzeni hâlâ kayıp.

“Heci Hemê ailesinden 64 kişi IŞİD tarafından kaçırıldı. Bunların bir kısmı fidye ile kurtarıldı ama 45 kişiden haber yok” diyor.

Hecî Kasım Simoqî, Ahmet Faris ve Kasım İlyas, ağaçlık alanda oturmuş sohbet ediyorlar. Diyarbakır sıcağında çadırlarda yaşamanın zor olup olmadığını soruyorum. Ahmet Faris “Şengal’de daha sıcağını yaşadık” diyor.

Bir yılda hayatlarında neyin değiştiği sorunca, geçen sene bu vakitler her şeylerinin olduğunu ama artık hiçbir şeye sahip olmadıklarını söylüyorlar.

Belli mahallelere ayrılmış kampın birçok yerine belediye çeşmeler yapmış. Kadınlar içme sularını bu çeşmelerden sağlıyor. Tabi çocuklar da annelerin yükünü azaltmak için zaman zaman küçük kaplarla çeşme başına gelip su taşıyorlar.

Küçük Gülistan da birçok çocuk gibi sıcaktan bunalıp kafasını suyun önüne tutuyor.

“Hava çok sıcak, su da sıcak, serinletmiyor ki” diyerek gülüyor. Geçen sene bir sürü küçük çocuğun Şengal’de susuzluktan öldüğünü söylüyor.

Bugün burada bir anma programı gerçekleştirilecek. Bu birçok gencin ve çocuğun elinde üzerinde “Şengal jenoside (Şengal soykırımı” yazan pankartlar ile dolaştıklarını görüyorum. Kamp sahasında dolaşıyorlar.

Gördükleri her kameraya da pankartlarla poz veriyorlar.

Ezidiler, IŞİD’in elindeki binlerce kadından hâlâ haber alabilmiş değil. Bir de kaçırılan erkeler var. Şengal’de son zamanlarda ortaya çıkan onlarca toplu mezar ile umutları da giderek azalmış durumda.

Çadırların önünde oturan birçok kadın, sessiz bir şekilde ağlıyor. Ama sokağın birinde, bir çadırdan ağıt sesleri yükseliyor.

10-15 kadın ve genç kız oturmuş “Dünya başımıza nasıl bir felaketin geldiğini biliyor, neden halimizi görmüyor, neden kızlarımızı o vahşi örgütün elinden kurtarmıyorlar, neden bizi kaderimize terk ettiler?“ diyerek sitem dolu ağıtlar yakıyorlar.

Kamp meydanına toplanan ve beyazlar giymiş yüzlerce Ezidi genç, Katliamının yıldönümü için yapılacak anma programına hazırlanıyorlar.

Ellerinde pankartlar, üstlerinde Şengal yazılı kıyafetlerle “Barış içinde yaşamak İstiyoruz; İnsanlık adına bizi kurtarın; Ezidi soykırıma dur deyin!” pankartlarıyla kampın sokaklarında yürüyüş yapıyorlar.

Anma programını yapacak gençleri izleyenler arasında Faris adında bir gençle tanışıyoruz.

İki ay önce Avrupa’ya gidebilmek için kampın çevresinde iki gün boyunca oturma eylemi yaptıklarını ancak jandarmanın İstanbul’a gidişlerine engel olduğunu söylüyor.

Şengal’in Digure Kasabası’ndan olan Faris 19 yaşında. Lise mezunu olduğunu ve üniversiteye gitmek istediğini söylüyor.

Ancak Musul’a gitmekten başka şansı olmadığını, şehrin İŞİD’in eline geçmesinden sonra bu isteğinden vazgeçmek zorunda kaldığını belirtiyor. “Ezidilere hiç şans vermiyorlardı. Müslüman olsan da öldürüyorlardı” diyor.

Faris, üç gün önce kampta 16 yaşında bir gencin kaybolduğunu ve birazdan arama çalışmalarının yapıldığı dere kenarına gideceğini söylüyor.

Dicle nehrine dökülen derelerden biri kampın hemen yanından geçiyor. Şüpheler, gencin serinlemek için girdiği suda boğulduğu yönünde.

Belediyenin dalgıç ekipleri, kamp sakinleriyle birlikte üç gündür Mahir Mahmud adlı 16 yaşındaki genci suda arıyor ancak şimdiye kadar herhangi bir sonuç alınamamış.

Arama çalışmaları hala devam ediyor. Onlarca kadın çocuk, kaybolan genci suda arayan insanları gönüllü kurtarma ekiplerini izliyorlar. Herkes çok sessiz. Su çok derin değil ve akıntı hemen hemen yok gibi. Çocuğun ailesi umudunu yitirmek istemiyor ama kamptaki yetkililerden biri suda hiçbir şey bulamadıklarını söylüyor.

Zinê Bişar, Mahir’in annesi. Çaresizce bekliyor. Oğlunun kaçtığına ihtimal vermiyor. “ Akşam 11 gibi arkadaşlarının yanından ayrılıp eve gideceğini söylüyor. Kaçtığını sanmıyorum, hem öyle de olsa bir kuruş parası yok. Eğer çocuğum suda boğulmamışsa ben kaçırıldığını düşünüyorum” diyor.

Mahir’in 20 yaşındaki ablası Şahezer de dere kenarında oturmuş ağlıyor.

“Üç günüdür haber alamıyoruz. Kampın içinde sır oldu kardeşim. Bugün o kara günün yıldönümü ve biz bugün yine bir sevdiğimizi kaybettik. Ne olursa olsun kardeşimizi istiyoruz. Hayatımız söndü” diyerek boş gözlerle suya bakıyor.

Mencê Naso adlı yaşlı bir kadın da arama çalışmalarını izliyor. Ortalıktan kaybolan Mahir’in akrabası. O da çok üzgün. “Kampın her yeri arandı ama kayboldu gitti çocuk. O da gitti oğlum gibi” diyor.

Yaşlı kadın, cebinden mendile sarılmış bir fotoğraf çıkarıyor. Cep telefonuyla çekilmiş bu bulanık fotoğraf bir yıl önce bugün İŞİD tarafından kaçırılan 25 yaşındaki oğlu Salim Mahmut’a ait.

“Rabia’da iken haber alabiliyorduk ama aylardır haberini alamıyorum. Elimde bu fotoğraftan başka bir şey kalmadı. Oğlum gitti ve onun gidişinin yıldönümünde bir gencimiz daha yitti” diyor.

Talihsiz Ezidi genci arama çalışmaları bu bulanık ve sığ suda devam ediyor. Bu durum tıpkı gelecekle ilgili beklentilerini sorduğum soruya verdikleri cevabı özetliyor : “ Umutsuz, çaresiz, belirsiz ve bulanık…”