Bir şeylerin değişimini değil, kökten yok olmasını umut edenlerle!

Burak Abatay, Hüsnü Arıkan'la keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi...
Bir şeylerin değişimini değil, kökten yok olmasını umut edenlerle!
2020-05-01 19:06:56   Güncelleme: 2020-05-12 19:08:55    

Türkiye'nin sistemce çok kötü yöneltiğini ve bu sebeple güzel insanların bile bencilleşip nasıl kötü birer para hırslısı canavar olabileceğini ve bunun da herkes tarafından fark edilmediğini düşünenlerdenim. Bunu gören hisseden insanlar da ikiye ayrılıp farklı icraatler içerisinde olduklarını bilirim. Bunlardan birincisi, düzeni değiştirmek adına kılını kıpırdatmayan, entelektüelizmi bir pelerin misali kuşanmış, kuru gürültü, boş-beleş yaşayan insanlar. Tek güzellikleri oturdukları masaya yaraşıyor. Sevmelerinin bile kuşkulu olduğunu tahmin ediyorum. Bir diğer taraftan ikinci tip insan modeli ise, sistem ve düzenle yine dert içerisinde olan ama bunun değişmesi adına da ayağını yere vuran, yumruğu havada insan modeli. Bu insanlara göre yolunda gitmeyen çok şey vardır. İnsanlar özünden kopmuştur. Doğa özünden koparılmak istenmektedir. Umut, sevgi, aşk birer basit 'özlem' olarak anılmaktadır. Ve tüm bu kötülüklerin içerisine de bir ışığın karanlık bir odayı aydınlatması gibi doğuverirler. İlkokulda matematik dersinde olsam, ikinci tip insan modeli kapsar birinci tip insan modeli derdim. Her neyse, ne! Bizim işimiz ikinci tip umudu olan ve devrimci insan profilinde. Bir şeylerin değişimini değil, kökten yok olmasını umut edenlerle.

Bu işi sadece Türkiye ile sınırlamam çok makul ve mantıklı değil. Bu iş dünyanın her santimi için geçerli bir olgu. Her ne kadar bencillik dahi olsa üzülerek söylemek gerek ki ben kendi sokağımdan meshulüm. Yine kendi sokağına karşı sorumluluk duyan insanların el ele verdiğinde sınırları aşacağından dolayı önce sokağıma iniyorum.

Sokağımızdayız. Bir yanımızda tüm bu bahsini ettiğimiz insan profilleri, bir yanımızda da, ya da karşımızda desek daha doğru olur, bir tuhaf düzen seviciler. Omuz omuza doğayı, insanı ve hayvanı korumak için karşımızdakilere karşı mücadele verip duruyoruz. Kimler yok ki yanı başımızda? İşçisi, Şarkıcısı, çiftçisi, şairi, ressamı, heykeltraşı, çöpçüsü, işsizi, öğrencisi, memuru... Soluk yetmez saymaya. Biz hareket ettikçe bir güzel insanlık tarihi altın harflerle, altın notalar ve dokunuşlarla işliyor. Oradan bakınca nasıl bilmem ama buradan kendi içimizden safımız çok güzel. Mesela yanı başımızda, omzuna değdiğim insanlar arasında Emin İgüs, Birsen Tezer, Derya Köroğlu, Derya Türkan, Erkan Oğur, Mehmet Güreli, Fazıl Say, Harun Tekin, Güneş Duru, Ece Temelkuran, Yekta Kopan, Zülfü Livaneli, Mehmet Aksoy ve Hüsnü Arkan... Soluk yetmez bir kez daha. Yitirdiklerimiz de cabası. Yüzlerce, binlerce sayabileecğimiz bu güzel insanlar, sokağın insanları. Sokaktan beslenen, sokaklarındaki insanlardan etkilenip de kalemini, fırçasını, sazını, sözünü işleyen insanlar. Her biri bizim en kıymetlimiz. Ve biz sokak insanlarını da her biri bir başka etkilemiştir. Benim için içlerinde birisi var ki, ömre bedel mutlulukların insanıdır. Hüsnü Arkan'dır.

Yaşadığım iki on yıllık süreçte sahip olabileceğim birikim, malumunuz sınırlıdır. Hoş bu yüzyıllar sürse de sınırlıdır. Ancak sorun ya da olay sürede değil, tamamıyla etki ve tepkidedir. Yukarıda bahsettiğim düzenden rahatsız iki tip insan modelinden ikincisinin örnekleri elbette muazzam işler yapıyorlar. Sazında, sözünde, sesinde büyü barındırıyorlar. Hüsnü Arkan sevgim sanıyorum ki tüm bunların kesişiminde.(İlkokul matematiği imdadımda)

Üstün körü bahsetmek gerekirse Mart 1958 Kınık/İzmir doğumlu bir Ege insanı Hüsnü Arkan. Öğrencilik hayatı 2 farklı serüvenle devam eder ve en nihayetinde Hukuk Fakültesi diplomasıyla son bulur. Bu esnalarda siyasetle hemhaldir ve ülkenin ilerici, aydınlık gençliği olarak devrimin yolundadırlar arkadaşlarıyla. Bu süreç işler, devam eder ve 80'le beraber bir başarısızlık söz konusu olur. Başarısızlık demek adilce bir yorum olmaz. Devlet ve iktidar her türlü yıldırıcı politikasıyla onlardan daha üstün gelir. Hüsnü Arkan da bunları takiben ülkesinde, devletince suçlu bulunur ve biçare ülkeyi terk etmekte bulur çareyi. Yunanistan, Hollanda, Almanya derken gezer dolaşır Avrupa'yı. Bu süreçte sazını, sözünü ve sesini kullanabileceği bir ortamda arkadaşlarıyla Hezarfen adlı müzik grubunu kurarlar. Albüm ve konser çalışmaları hızlanır. Akabinde grup dağılır ve Hüsnü Arkan ilk solo albümü Bir Yalnızlık Ezgisi'ni Şanar Yurdatapan'ın düzenlemeleriyle 1990'da çıkarır. Daha sonra 1993'te Türkiye'ye döner ve Ezginin Günlüğü grubuna katılır.

Ezginin Günlüğü'nün ikinci dönemi için çok önemli olur ve o günden 2010'a değin albümün her albümünde gerek beste, gerek sözleri ve gerek de sesiyle yer bulur. Ezginin Günlüğü yıllarında bir de alternatif bir çalışma olarak pararel zamanla Destur grubunu yaratırlar. Bir albüm çıkarırlar. (Ezginin Günlüğü yıllarına sonra tekrardan değineceğim) Hikayesi 2010 yılından itibaren solo kariyer üzerine devam etmesi adına gruptan ayrılmasıyla sürer. Artık Hüsnü Arkan'ı tek başına izleyeceğizdir ve tam da bu yıl ikinci solo albümü olan Solo'yu piyasaya sürer. 10 şarkıdan oluşan albüm ben dahil bütün Hüsnü Arkan sevenlerini müzikal anlamda tatminkarlık sağlamıştır diye düşünüyorum. Konserleri, imza günleri vs. devam ederken 2013 yılının Mart ayında üçüncü solo albümü olan Yalnız Değiliz'i dinleyicileriyle buluşturur. Bu albümde de 11 şarkıyla dinleyicilerinin karşısına çıkan Hüsnü Arkan birçok şarkısıyla yine sevenlerinin beklentisini fazlasıyla karşılamış durumda. Bu üretkenlikle, günlere damgasını vuran Gezi Direnişi için de boş durmaz sanatçı. Ve Eğilin şarkıyı ve klibini internet üzerinden paylaşır. Bu da yine aynı şekilde tüm Hüsnü Arkan çalışmaları gibi sevildi ve sahiplenildi.

Hüsnü Arkan'ın bu müzik kariyeri devam ederken edebiyatla olan yakınlığı da şiir ve roman olarak bizlerle buluştu. Sırasıyla, Ölü Kelebeklerin Dansı(1998), Menekşeler Atlar Oburlar (2001), Uzun Bir Yolculuğun Bittiği Yer(2005), Uyku(2008), Mino'nun Siyah Gülü (2011) adlı beş romanı ve Hiçe Doğru (2005) adlı şiir kitabı yayımlandı. Belli mi olur, daha fazlası da bekliyordur belki bizi.

Hüsnü Arkan güzel insan vesselam. Devrimci, yumruğunu masaya vurur tavrı, naif, kendine has uslübüyle birleştiğinde bir 12 Eylül romanı olan Mino'nun Siyah Gülü'ne iliştirdiği tek şarkılık CD gibi güzel oluyor. Bu CD'de yer alan 5 Mayıs adlı şarkısı da, güzel insanlara, yoldaşlarımıza yazılan pek güzel eserlerden birisi oldu.

Özetle bu işleri yapmış olan Hüsnü Arkan'ın Haziranda Ölmek Zor gibi farklı isimler tarafından ölümsüzleştirilmiş eserleri de var.

Hüsnü Arkan üzerine yazılacak elbette bu kadar değil. Albüm ve şarkı incelemeleriyle daha başınızı çok ağrıtacağım. Fakat şimdilik,

bahsini ettiğim güzel insanları da sevgiyle anarak, Hüsnü Arkan'ı umutla, güzellikle selamlıyorum.

 

Vehaber Menu