'Biz bu yola çıkarken kefenimizi giyerek çıktık'

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuşuyor.
'Biz bu yola çıkarken kefenimizi giyerek çıktık'
2021-04-21 12:16:42   Güncelleme: 2021-04-21 12:59:19    

Erdoğan'ın konuşmasından başlıklar şöyle: 

'Dün gece hem bir bakanlığımızı ikiye böldük, hem de 3 yeni bakan atadık. Zehra Zümrüt Selçuk ve Ruhsar Pekcan’a teşekkür ediyorum.

Derya Yanık, Vedat Bilgin’e, Mehmet Muş’a başarılar diliyorum. 2023'e odaklanmamız gereken bir döneme girdik. Bundan sonrasının da kolay olmayacağını biliyoruz.

Ey Kılıçdaroğlu şöyle hafızanı yokla bakalım varsa, gecelik faizlerin yüzde 7 bin 500’e çıktığı, 20 bankaya el koyup milyarlarca dolarlık zararın tamamının millete fatura edildiği bu dönemin baş aktörleri şimdi bize karşı kampanya yürüten CHP yöneticileriydi.

İşte biz böyle bir Türkiye’ye devraldık. Tarihimizin en büyük demokrasi ve kalkınma hamlesini başlattık.  Kasım 2002’den beri neler görmedik, neler yaşamadık ki… Arkası karanlık cinayetlerden cumhuriyet mitinglerine kadar sayısız siyaset, toplum mühendisliği taktikleriyle karşılaştık.

Pek çok haksız hukuksuz çirkin tezgaha maruz kaldık. Şimdi de çıkmış bir ahlaksız, edepsiz benim akıbetimin de Menderes’in akıbeti olabileceğini ümit ettiğini söylüyor. Biz bu yola çıkarken kefenimizi giyerek çıktık.

Biz, ölümden korkmadık. Bizim imanımızın gereği ölümü korkutmaktır. Bu yolculuğumuzu da böyle devam ettireceğiz.  Siz ölüm dendiği zaman kaçacak delik arayanlardansınız. Menderes’in akıbetinden hoşnut mu oluyorsunuz? O akıbeti hazırlayanlar da sizdiniz. Bize de aynı akıbeti mi hatırlatıyorsunuz, boşuna gayret etmeyin. 15 Temmuz’da bunu gördük, 15 Temmuz’u hazırlayanları bu ülkeyi mezar ettik.  Senin genel başkanın tankların arasında Bakırköy Belediyesi’ne giderken biz bütün dünyaya selam verdik. Biz dik durduk. Asla geri durmadık.  Siz hemen kaçtınız, çay kahve sohbetine daldınız. Biz bu yolda aynı kararlılıkla yürüyeceğiz.  Bu yolculuk vatan yolculuğudur.'

Bu baskıların hiçbirine boyun eğmedik. Hamdolsun milletimiz her seferinde bizi bağrına bastı.  Vesayet güçlerinin 1950’den beri uyguladıkları yöntem işe yaramaya başlayınca daha sinsi daha alçakça yöntemleri devreye soktular.  Gezi olaylarıyla sokakları kaosa sürüklemeye, 17-25 Aralık’la milli iradeyi hançerlemeye kalktılar.

Bunlar yetmeyince PKK, FETÖ, DEAŞ’a kadar tüm terör örgütlerini üzerimize saldılar. Ardından 15 Temmuz hain darbe girişimini yaşadık.  Meclis’te Cumhurbaşkanı seçmemizi engellemek istediler, seçimi doğrudan halka devrettik.  Yönetim sistemini değiştirerek milli iradenin üstünlüğünü güçlendirdik.

Şimdi de emekli amirallerle kol kola vererek, oradan aldıkları güçle Kılıçdaroğlu Efendi, 'Emekli olanlar darbe yapabilir mi' diyor. Onlar sizin akıl hocanız, darbeyi sizin yapmanızı bekliyorlar, ne duruyorsunuz diyorlar. 15 Temmuz’da olduğu gibi.  Siz o akıl hocalarınızla birlikte yürüyorsunuz. Bilin ki bu ülkede her şey bitmiş olan akıl hocalarına yer ve yol kalmayacak. Terör örgütlerinin başını birer birer ezdik, eziyoruz.

Gezi olaylarından en son Karabağ’da Azerbaycanlı kardeşlerimize verdiğimiz desteğe kadar, tüm bu süreçlere hep, ekonomimize yönelik tehditler de eşlik etmiştir. Faizden döviz kuruna, borsadan enflasyona uzanan pek çok sorun, bu süreçle paralel olarak can yakıcı hale gelmiştir, getirilmiştir.

Türkiye, makroekonomik dengeleri gerçekten sağlam olduğu için, son 8 yıldır yaşadığı tüm gizli-açık saldırılara rağmen ayakta kalmayı, istikrarını korumayı başarmıştır. Allah göstermesin, 2002 öncesi Türkiye’sinin siyasi, sosyal ve ekonomik ikliminde bu tür saldırılarla karşılaşmış olsaydık, ülkemizin nasıl bir duruma düşeceğini tahayyül etmek bile istemiyoruz. Ülkemizin ödediği bedellerin sebebi; egemenliğini, istiklalini, istikbalini, milli iradenin üstünlüğü ilkesini, bölgesindeki hak ve menfaatlerini koruma azmini, aksi yöndeki dayatmaların önünde tutmuş olmasıdır.

Şayet vesayete teslim olsaydık, darbelere boyun eğseydik, terör örgütlerine eyvallah etseydik, dış telkinlere kayıtsız şartsız uysaydık, belki bu baş ağrılarının hiçbirini çekmeyecektik. Ama o zaman da başımız dik şekilde yaşayamaz, milletimizin yüzüne bakamazdık. Ben huzurunuzda Dışişleri Bakanıma da Yunan Dışişleri Bakanı karşısındaki sözleri için teşekkür ediyorum. Çünkü bizim milletimiz asla, boynunda böyle bir esaret zinciriyle yaşayabilecek bir millet değildir.'

Evet, gerekirse baş verip baş eğmeyen bir millet olarak, tarihimizin her dönemi gibi, bugün de önceliğimiz istiklalimizdir. Sahada terör örgütlerine, uluslararası alanda müstemlekecilere karşı verdiğimiz mücadeleyi, ekonomide de faiz-kur-enflasyon şer üçgenine karşı yürüttük. Bu mücadeleden dolayı bizi suçlayanlara soruyorum: Ne yapacaktık, böyle davranmayıp da, başımıza gelenlere rıza mı gösterecektik? Şanlı 15 Temmuz kıyamını adeta cezalandırmak için başlatılan ekonomik saldırıya seyirci mi kalacaktık? Ağustos 2018’de Amerikan yönetiminin açıkladığı haksız yaptırım kararının ardından yaşanan kirli gece yarısı saldırılarına seyirci mi kalacaktık? Son olarak, dünyayla birlikte ülkemizi de etkileyen Koronavirüs salgınının yol açtığı sıkıntıları ekonomik virüsle taçlandırma gayretlerine seyirci mi kalacaktık?

CHP’nin ve onun peşine takılıp gidenlerin sanki hazine bulmuş gibi sarıldıkları 128 milyar dolar meselesini işte bu fotoğraf içinde okumak gerekiyor.

Esasen ortada gerçekten 128 milyar doların akıbetini anlama arayışı olmadığı için söylenen sözlerde doğru olan hiçbir şey yok.

Ne rakam doğru, ne rakama yüklenen anlam doğru, ne bu rakam üzerinden yürütülen kampanya doğru. Baştan sona yalan yanlış. Cehalet deyip geçmemek lazım. 3 çeşit cehalet vardır. Birincisi bir şeyi bilmemektir. İkincisi cehaletin karesidir. Öğretim gördüğü için konunun ne olduğunu bilir, eğitimi olmadığı için nasılını bilmez. Bunlara gafil denir. Üçüncüsü ise cehaletin küpüdür. Öğretimden geçtiği için konunun ne olduğunu bilir, eğitimli olduğunu için nasılını da bilir. Bilerek ve isteyerek konunun nedenini harmanlayarak, sürekli senaryo peşinde koşmaktır. Keskin kriz yaşaması ve siyasi kriz yaşanmasıdır istekleri. Uluslararası sermayeye Türkiye'ye yatırım yapmayın diyecek kadar muvazeneyi yitirmişlerdir. CHP'nin etrafında kümelenen bu ekip son dönemde yatırımcıları ürkütmek, milletimizin moralini bozmak için dört bir koldan çalışıyor. 

Diğer konularda dikiş tutturamayınca, şimdi yanlış olduğunu en iyi kendilerinin bildiği '128 milyar dolar nerede?' yalanına sarıldılar.

Gördünüz bunlar delil belge. Bir yalan aşkla, şevkle, heyecanla söylenir gördünüz değil mi? CHP’nin başındaki zata sorsanız hesap uzmanıyız der. Başbakanlığı döneminde göreve devraldığımızda Merkez Bankası’nın döviz rezervi 27,5 milyar dolardı. Görevden ayrıldığımda bu rakam 135 milyar dolara çıktı. Ondan sonraki süreci de izledik.

Bırakınız 128 milyar doların ne olduğunu, nasıl yönetildiğini, 128 tuğlayı üst üste koymuşluğu yok olan Kılıçdaroğlu kalkmış bunları konuşuyor. İşte orada bayan diyor ya, ‘Yalanı büyük söyleyeceksin’. Kılıçdaroğlu’nun rehberi işte o bayan. Bu kişinin sözcüsü olan kişi ise önce BDDK’daki görevi ile sonra hazine müsteşarı göreviyle 2001 krizinin en önemli sorumlularından biridir. Şayet bu kişi 128 milyar dolar nerede sorusunu Merkez Bankası bilançolarını okumayı bilmeden soruyorsa geçmişte kendisine verilen görevlere yazıklar olsun.

Meselenin önüne arkasına bakmadan bu kampanyanın peşine düşenlerin bir kısmını üzülerek bir kısmını gülerek seyrediyoruz.

Hele hele sağa sola pankart asarak, sosyal medya trollerinin peşine takılarak koca koca unvanlarından utanmadan bu yalan kampanyasına figüranlık yapanları görünce içimizde acıma duygusu uyanmıyor da değil.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olarak bu meseleye doğrudan girmemek için epeyce sabrettik. CHP’nin yeni bir yalan kampanyasıdır diyerek konuyu çok da önemsemedik. Sonra baktık ki bizim önemsememekten kaynaklanan sessizliğimizi korku sanarak yalanların ve iftiraların dozunu artırıyor. Bugün etraflıca meseleye girme kararı aldık. Türkiye bu manzarayı hak etmiyor. Türkiye bu muhalefet anlayışını ve üslubunu kesinlikle hak etmiyor.

Türkiye yalanı su içer gibi söyleyebilen bu karikatür tipleri de hak etmiyor. Biz karşımızda projede, eserde, vizyonda yarıştığımız bir muhalefet görmek istiyoruz. Her konuda bizim yaptıklarımızdan daha fazlasını taahhüt eden bir muhalefet görene kadar huzur bulmayacağız.

Küresel senaryolara payandalık etmek yerine kendi ülkesinin siyasetinde başrole soyunan muhalefet görene kadar yalan kumpanyasının gerçek yüzünü deşifre etmeyi sürdüreceğiz. Gelelim 128 milyar dolar mevzusuna. Aslında bakarsanız ortada 128 milyar dolar diye bir rakam gerçekle ilişkisi olan bir rakam yok.

Merkez Bankası işlemleriyle ilgili analizi hangi tarihten başlattığınıza, hangi tarihte sona erdirdiğinize bağlı olarak pek çok farklı rakamla karşılaşabilirsiniz. Piyasa dediğimiz bu dinamik sistemde şu anda bile 100 milyarlarca dolar el değiştirdiği, bunların önemli bir kısmı da Merkez Bankası üzerinden değiştiği için rakam her an yenileniyor ve büyüyor.

Yine de madem onlar böyle bir rakam telaffuz etmişler değerlendirmeyi onun üzerinden yapalım. Her ne kadar MB Başkanı, Hazine ve Maliye Bakanı anlattı ise de bunlar sadece duymak isteyen kulaklara ulaşıyor.

Hatta kendi arkadaşlarının doğruyu söylemelerine bile tahammül edemedikleri için hemen meseleyi kendi mecralarına çektiler. Kesici talimatı aldı, 'Genel Başkanımın dediğini katılıyorum' dedi. Bunların hepsi figüran.

Bu soruyu soranların amacı MB rezervleri ise bunun yolu çok kolay. MB, BDDK'nın verilerini bakarak hesabı çıkarabilir.'

Foto Galeri Videolar Son Dakika Haberler Video Kategori Foto Kategori Vehaber İletişim Künye Şikayet Menü