'Bizi Meclis TV’de sansürleseniz işçilerin çektiği videolarda duyacaksınız'

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında konuştu.
'Bizi Meclis TV’de sansürleseniz işçilerin çektiği videolarda duyacaksınız'
2021-03-02 16:40:46   Güncelleme: 2021-03-02 16:40:46     İleri Haber

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) haftalık basın toplantısı düzenledi. Baş, 'Öncelikle bu açıklamanın milyonlarca yurttaşımız tarafından izlenmesine katkı koyan, çeşitli sosyal medya platformlarında paylaşan tüm yurttaşlarımıza bir kez daha teşekkür ederek başlamak istiyorum' dedi.

TİP Genel Başkanı 'Bildiğiniz gibi genel kurul salonunda genel olarak muhalefetin özel olarak TİP’in sesini kesmek için iktidarın ciddi bir çabası var. Bu konuda zaten son derece anti-demokratik olan iç tüzükten de fazlasıyla yararlanıyorlar ve ellerinden gelse bizi hiç konuşturmayacaklar. Kimi bağımsız vekiller ve milletvekilleri AKP’nin bu uygulamaları nedeniyle yılmış durumdalar. Bakın sayısız vekil çalışamaz hale getirilmiş durumda' şeklinde konuştu.

Baş, şunları söyledi:

'Biz inatla mücadeleye devam ediyoruz, bir taraftan iç tüzükten kaynaklı kısıtları aşmaya çalışırken bir taraftan da halkın sesini buraya taşımanın bir yolu olarak yaklaşık 2 yıldır kesintisiz biçimde bu basın toplantılarını düzenliyoruz.

Normal şartlar altında bu TBMM TV yönetmeliğine göre bu basın açıklamalarının TBMM TV yayın akışı uygun olduğunda canlı yayınlanması gerektiğini ve 2 yıldır tek bir kez bile canlı verilmediğini de ekleyeyim.'

‘MECLİS A HABER STÜDYOSU OLMAYACAK’

Sözlerine 'Şimdi size bir bilgi vermek istiyorum' diyerek devam eden Erkan Baş, AK Partili milletvekillerinin, muhalefet vekillerinin konuşmasını engellemek için sadece şubat ayı içerisinde tam 68 defa açıklama yaptığını belirtirken, 'Burası A Haber stüdyosu olmayacak' dedi.

Baş, şu ifadeleri kullandı:

'Buradan AKP’li vekillere sesleniyorum.

1 yılda konuştuğunuz kadar konuşmayı 1 aya sıkıştırma nedeniniz bizim sözümüzü kısmaksa bilin ki bunu asla başaramayacaksınız, burası sizin hamaset sahneniz değil milletin kürsüsü…

Meclis Basın toplantısı odasını A Haber stüdyosuna çevirmenize izin vermeyeceğiz!

Neredeyse bütün basına el koymuşsunuz, burayı da kapatmaya çalışıyorsunuz…

Burada duyulmayınca açlığın yoksulluğun zulmün görünmez olacağını mı sanıyorsunuz?

Bizi Meclis TV’de sansürleseniz işçilerin çektiği videolarda duyacaksınız, kadın eylemlerinde sokakta duyacaksınız, gençlerin gür sesli isyanında duyacaksınız.

Biz onların sesiyiz. Bu sesi kısamayacaksınız.'

‘İŞÇİLİK GURUR VERİCİ BİR ŞEYDİR’

TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Türkiye’de hakları için mücadele eden işçileri gündeme getiren TİP Genel Başkanı, 'En çok duymak istemedikleri ile başlayalım genelde yaptığımız gibi, bir kez daha işçilerin emekçilerin gündemleriyle sözüme başlamak istiyorum' dedi.

'İşçilik gurur verici bir şeydir' diyen Erkan Baş, şunları söyledi:

'Başkasının emeğini ve hakkını sömürmeden, çoluğuyla çocuğuyla onurlu bir yaşam sürmek anlamına gelir.

İşçi olmak demek, bir toplumdaki tüm değerleri üreten olmak demektir. İşçi sınıfı, kolektif bir çalışmayla toplumun yaşaması için gereken her şeyi üretir.

Onların ürettikleri üzerinden büyük servetler elde eden küçük bir azınlık ise işçilerin asla elde edemeyecekleri sefil ve şaşalı bir hayat sürer.

Siyaset de burada başlar.

Evet esas siyaset, patronların ve işçilerin bir sınıf olarak davranmasıdır.

Bir partinin, elbette bir insanın da solcu ya da sağcı olduğunu anlamak için, toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan emekçilerin hakları ve özgürlükleri konusundaki tavrına bakmanız yeterlidir.

Devamını söylemeden önce bir kere daha altını çizmek istiyorum, biz işçi kardeşlerimizin bırakalım 3 bini 4 bini, hakkını alamadıkları bir damla ter için dahi verdikleri tüm hak mücadelelerinde yanlarındayız.

Koşulsuz-şartsız, amasız-fakatsız emeği ve alın teri için direnen tüm işçilerin mücadelesini büyütmek ve halkımıza duyurmak için sorumluluk hissediyoruz.

‘GREV YAPMAK TEMEL BİR HAKTIR’

İşçiler bu grevler boyunca ne istediler?

İstedikleri şuydu: İşverenin önerdiği ücretler bizim geçinmemize yetmiyor. Belediyeler tarafından kamuoyuna servis edilen rakamlar bizim aldığımız ücretleri yansıtmıyor.

Yalnız o belediyelerde çalışan işçiler değil, tüm belediyelerde çalışanlar, bu ülkede yaşayan milyonlarca emekçi, yol, yemek, sosyal hak ve ikramiyeler dahil edildiğinde dahi yoksulluk sınırının neredeyse yarısı ücretlerle çalışıyor.

Oysa bu en temel talebin karşısında AKP’lilere yakışır şekilde grevi amacından saptıran, işçileri-emekçileri şımarıklıkla suçlayan bir anlayış peydah oldu, psikolojik ve gerektiğinde fiziksel olarak grev kırıcılığına kalkışıldı.

Bir kez daha altını çiziyoruz, adaletsizliğin olduğu yerde grev yapmak temel bir haktır ve aksi kesinlikle düşünülemez.

‘İŞÇİLERİ HEDEF ALAN KARŞISINDA BİZİ BULUR’

Ve ayrıca halkımıza seslenmek istiyorum: Eğer sahildeki yalısının bahçesinde spor yaparken 'Sakin ol şampiyon, evimdeyim' tweeti atanlardan veya beşli çete ile halkın birikimlerini arasında bölüşen Saraylılardan değilseniz Türkiye’nin her bir karış toprağında her işçinin çıkacağı grev nihayetinde sizin lehinizedir, sizin haklarınız ve çıkarlarınız için yapılmaktadır.

Bu ülkede grevler AKP tarafından yasaklanmaktadır.

AKP iktidarı grevleri resmen yasaklarken, işçileri fiilen grevden döndürmeye çalışmak, onları şiddetle, provokasyonla yıldırmaya çalışmak AKP zihniyetinin ürünüdür.

Sosyal medyada ve sokakta, işçilere karşı organize bir saldırı düzenleyen tüm kişi ve kurumları uyarıyoruz. İşçileri hedef alan karşısında bizi bulur!'

‘AKP TARİHİN EN İŞÇİ DÜŞMANI İKTİDARIDIR’

Baş şunları kaydetti:

'Bu grevler CHP’nin elindeki belediyelerde oldu ve çöpler birkaç gün toplanmadı diye başta Saraydaki olmak üzere tüm AKP’liler sıraya girdiler, konuyu eski Türkiye ile benzeştirmeye çalıştılar vs vs

Buradan AKP’ye sesleniyorum: Türkiye tarihinin en işçi düşmanı, en emekçi düşmanı iktidarı sizsiniz!

Korkacak bir şey yok, Kimse sizin rekorunuzu kıramaz!

Siz yıllardır yerel yönetimlerde, fabrikalarda, atölyelerde tüm grevleri ertelemeye, işçilerin alınterine ve emeğine çökmeye alıştığınız için grev gibi temel bir hak size herhalde yabancı geldi. İşçilerin gücünden korktuğunuzu da biliyoruz, çöpleri toplamayarak bile 3 günde hayatı felç edebilenler yeri geldiğinde sizi saraylarınızdan, saltanatınızdan edecekler biliyoruz.

Ayrıca içinizi ferah tutun, bırakın 3 günü…

İşçiler çöpleri 10 yıl toplamasa etraf sizin gerici, çürük zihniyetinizden daha pis kokamaz...'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamaları değerlendiren Baş, 'Biliyorsunuz dün AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, herkesin dikkatle beklediği açıklamalarda bulundu. Biz, bir gün sonra okula evladımızı gönderecek miyiz, göndermeyecek miyiz, dükkanımızı açabilecek miyiz diye beklerken dakikalar boyunca propaganda yaptı. İnsanların endişelerinden, kaygılarından, yaşam dertlerinden istifade etmeye çalışmak ancak böyle özetlenebilirdi. Dün gece bir kez daha tanık olduk. Yine, bir gün sonrasını ilgilendiren çok yaşamsal kararlar gece yarısı duyuruldu' ifadelerini kullandı.

Erkan Baş, Erdoğan’ın ‘İnsan Hakları Eylem Planı’ açıklayacaklarını duyurmasına ilişkin şunları söyledi:

'İnsan Hakları konusunda eylem planı açıklayacakmış…

Sevgili yurttaşlar Türkiye nüfusa oranla cezaevindeki tutuklu ve hükümlü sayısında dünyanın ilk sıralarında.

12 yaşın üzerinde her 1000 kişiden 4’ü cezaevinde.

Uzun tutukluluk süreleri konusunda rekor kırmaya devam ediyoruz.

Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere, siyasi tutuklularla ilgili sorunlar devam ediyor ve ne Anayasa Mahkemesi ne de AİHM kararları uygulanıyor.

Kadın cinayetleri hız kesmeden devam ediyor. Kadın ile erkeği eşit görmediğini açıkça ilan eden bir iktidarla karşı karşıyayız.

En yetkili ağızlardan, LGBTİ+’larla ilgili, insan haklarına açık saldırı anlamına gelen ayrımcılık ve resmi makamlardan yine ayrımcı uygulamalar devam ediyor.

Ev hapsi, elektronik kelepçe gibi zorbaca uygulamalar yaygınlaşıyor.

Geçen hafta söylemiştim. Daha geçen hafta, 4 genç bizzat polisler tarafından evlerinin önünden kaçırıldı. Şiddete maruz kaldılar, ölümle tehdit edildiler.

Gözaltında ve cezaevinde insanlık dışı uygulamalar, çıplak arama da dahil olmak üzere çeşitli kötü muamele ve işkence iddiaları sürekli dile getiriliyor.

İşte AKP iktidarının insan hakları eylemleri bunlardır.

‘PERİHAN ABLAMIZIN EKSİKLİĞİNİ HİSSEDECEĞİZ’

Saray Rejiminin nasıl bir insan hakları eylemcisi olduğunu bundan daha acı bir şekilde hiçbir şey anlatamazdı.

Perihan Pulat. Perihan Abla. Emekli bir Sayıştay Hakimi. Yani bir hukukçu. Bir barış savunucusu. İnsan Hakları savunucusu. Bundan üç yıl önce İnsan Hakları anıtının önünde polisin saldırısına uğradı.

75 yaşındaydı…

Maalesef o saldırının ardından bir türlü tam olarak iyileşemedi ve dün Perihan Abla’mızı kaybettik.

Ankara’daki her hak arama mücadelesinin destekçisi Perihan Abla’mızın eksikliğini mutlaka hissedeceğiz, anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

AKP’nin insan hakları eylemi, insan haklarını savunan bir emekli hakime insan hakları anıtı önünde saldırmaktır.

İnsan hakları kavramı, sizin AB ile flörtünüze meze olacak bir kavram değildir.

Bugün dostlar alışverişte görsün diye açıklayacağınız hiçbir plan bu ülkeyi ileri götürmeyecek.

Türkiye sizin iktidarınızdan ve zihniyetinizden kurtulduğu gün insan haklarında ileri bir hamle yapacak.'

‘HER TORBA YASAYA HALK DÜŞMANI MADDELER SIKIŞTIRIYORLAR’

Basın toplantısında AK Parti'nin Meclis’e sunduğu yeni torba yasa teklifine ilişkin konuşan TİP Genel Başkanı, 'Her torba yasa mutlaka halk düşmanı birtakım maddeleri araya sıkıştırdıklarını bildiğimiz için özel bir dikkatle incelenmelidir' dedi.

Erkan Baş şunları söyledi:

'Meclis’e sunulan yeni bir yasa teklifi var!

Yine bir torba yasa ile karşı karşıyayız….

Her torba yasa mutlaka halk düşmanı birtakım maddeleri araya sıkıştırdıklarını bildiğimiz için özel bir dikkatle incelenmelidir.

Şu anda komisyon gündemine alınmayı bekleyen bu torba yasa hem bir itiraf hem bir utanç abidesi!

Resmi olarak yazılan ‘gerekçe’ şöyle; yap-işlet-devret projeleri finansman temininde aksaklıkların meydana geldiği, özel sektörün finans temin edemediği, yapancı kreditörlerin Bakanlık taahhüt vermezse özel bütçeli idarelerin parası yetmeyeceği için kredi vermediğinden Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı borçları üstlenebilsin diye yasal düzenleme yapmak istiyorlar. '

‘KADIN CİNAYETLERİ CİNSKIRIMI BOYUTUNA ULAŞTI’

Konuşmasının son bölümünde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün yaklaştığını hatırlatan Baş, kadınların Türkiye’de koronavirüs salgınının yanında bir de kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetle mücadele etmek zorunda kaldıklarını söylerken, 'Kadın emeğinin ve kadın eşitlik özgürlük mücadelesinin ne denli önemli olduğunu hepimiz pandemi ile birlikte bir kez daha görmüş olduk' ifadelerini kullandı.

Baş şunları kaydetti:

'Pandemide en çok kadınların işsiz bırakıldığı, en çok kadınların yoksullaştığına şahit oluyoruz.

Eve kapanmalar nedeniyle yaşlı ve çocuk bakımı, bakım ve ev işleri, çocukların eğitimi kadınların sırtına yükleniyor.

Bunların yanında kadınlar ve LGBTİ+’lar bizzat devlet yetkilileri tarafından neredeyse/sanki pandeminin sorumlusuymuş gibi hedef gösteriliyor. Bunlar yetmiyormuş gibi pandemi koşullarında kadınlar sürekli devlet yetkilileri tarafından sırtı sıvazlanan, aflarla, tahliyelerle sokaklara salınan erkek şiddetiyle ve adaletsizlikle baş etmeye çalışıyorlar.

Peki tüm yurttaşlar için çalışma yürütmesi, yasa çıkarması gereken Meclis ne yapıyor?

Kadınların LGBTİ’lerin yaşam hakkı için son derece önemli olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmayı, 6284 sayılı kanunu kaldırmayı, kadın ve çocukların nafaka hakkını gasp etmeyi gündem yapmaya çalışıyor. Bir kez daha söyleyelim o zaman kadınların yasal kazanımları üstündeki gölgenizi çekin.

Aynı zamanda tüm yurttaşlarımızı kadınların 8 Mart haftası nedeniyle yükselttikleri sese kulak veremeye, eylem ve etkinliklerine destek olmaya davet ediyorum.'

‘8 MART’TA ALANLARDAYIZ’

Baş konuşmasında ayrıca Türkiye İşçi Partili kadınların 8 Mart nedeniyle hazırladıkları metni okudu.

TİP’li kadınların metninde şu ifadeler yer alıyor:

'8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 161 yıl önce ABD’de 'Eşit İşe Eşit Ücret' talebiyle greve çıkan kadın dokuma işçilerinin bizlere mirasıdır. Ve bu mirasın gücüyle, tüm dünyada çağrısı yapılan Uluslararası Kadın Grevini ören milyonlarca kadın birlikte direniyor; eşit, özgür ve insanca bir yaşam için mücadele etmeye devam ediyoruz. Bize dayatılan baskıyı, karanlığı ve geleceksizliği reddediyor, hep birlikte umutla, dayanışmayla, akılla, vicdanla kuracağımız bir dünya olduğunu biliyoruz.

BİZ KADINLAR;

Pandemi ve ekonomik krizle mücadele ederken bir yandan da AKP/Saray rejiminin baskıları ve erkek şiddetine direnerek emeğimiz, bedenimiz ve hayatımız için mücadele etmekten vazgeçmedik.

Boğaziçi Üniversitesi'nde kayyuma, Sinbo SML ve Migros işçileri ile birlikte emek sömürüsüne, kod-29 uygulamasına karşı biz kadınlar varız.

Ülkenin her yerinde emeği, alın teri için mücadele eden tüm kadınların yanındayız. İşten ilk çıkartılanların kadınlar olmasını, yoksulluk dayatmasını kabul etmiyoruz.

Salgın döneminde artan ve tüm dünyada artık inkar edilemez hale gelen ev içi emeğimizin sömürülmesine ve tüm ev işlerinin tek sorumlusu olarak görünmeyi reddediyoruz.

Uzaktan çalışma ile bir yandan yüksek performans beklentisini karşılamaya çalışarak aynı anda ev işlerinin tüm yükünü çekmek istemiyoruz. Sokağa çıkıp hakkımızı aradığımızda bize dayatılan devlet şiddetine karşı sesimizi yükseltiyoruz.

Gözaltında çıplak arama bir işkence, insan hakları suçu iken iktidarın eril dili ile ‘onursuz gurursuz’ sayılmayı asla kabul etmiyoruz.

Özlem Zengin'in cinsiyetçi ve ayrımcı açıklamalarında gördüğümüz gibi İktidarın sesinin cinsiyeti yok.

Polis şiddeti ile gözaltına alınıp kadına şiddet uygulayanlara takılmayan elektronik kelepçe ile ev hapsine çarptırılan, tutuklanan yine biziz.

Biz, İstanbul Sözleşmesi etkin uygulansın derken pandemi önlemleri bahane edilerek kanunun koruma maddeleri göz ardı edilerek, Sığınma evleri kapatılıyor.

Her alanında şiddetin her türü ile mücadele eden bizler LGBTİ+’lara yönelen şiddete ve ayrımcı söyleme karşı birlikte mücadele ediyoruz.

8 Mart'ta sokaklarda alanlardayız.

 Emek sömürüsüne, işsizliğe, yoksulluğa, eşitsizliğe, erkek devlet şiddetine, LGBTİ+’lara homofobiye, adaletsizliğe karşı hep birlikte HAYIR diyeceğiz.

Hayatımızı, emeğimizi savunmak için meydanlardayız.

Yaşasın Kadın Dayanışması!

Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!'