Canan Güllü: Erken evlilikler oldukça ensestin kökü kazınmayacak!

Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, Evrensel'e gündeme dair açıklamalar yaptı.
Canan Güllü: Erken evlilikler oldukça ensestin kökü kazınmayacak!
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    

‘ENSESTİN NEREDE, KİMDEN ÇIKACAĞI BELLİ OLMUYOR’

Federasyonun Türkiye Ensest Atlası projesiyle başlayalım... Bu araştırmayla Türkiye’de ensestle ilgili ne tür veriler elde ettiniz?
Öncelikle, “Niye ensest?” diye başlamak lazım. Kadınların en muzdarip olduğu konulardan biri erken evlilikler. Biz erken evlilikler üzerine alan araştırmaları yapalım derken, karşımıza erken evliliklerle beraber ensest çıktı. Yapılan başkaca araştırmalar sonrası kadınların en muzdarip olduğu erken evlilikler ve işaret ettiği ensest sorunu üzerine bir ensest atlası oluşturalım dedik. Ensest konusunda da “Rakamlara böleriz, 81 ilimiz var” gibi bir düşünceyle yola çıktık. Alanı gezerken bu araştırmanın kocaman bir araştırma olduğunu gördük ve bu kocaman araştırmanın aynı zaman dilimi içerisinde; aynı şartlara haiz illerde yapılması gerekiyor. Kaba tabirle demografik yapısı eşit, istihdam alanlarında kadın nüfüsunun yoğun olduğu yerler olacak. Evlenme oranları, bekarlık oranları, çocuk sayısı, aile yapısı vb. gibi birçok şeyin eşit değerde olması lazım ki bu eşit değer üzerinden karşılaştırma yapabilesin. Burada tıkandık ve rakamsal veri açıklamama kararı aldık. Ensest çalışmasının içine girdiğimiz zaman ön yargıların olduğunu da gördük. Ana çalışmamız ensesti görünür kılmak ve anlatmaktı. Parametlerleri kullanırken illere göre bir eşitlikten bahsedemeyecektik, araştırma sadece rakamsal skorlara yanıt verecekti. Bir sorunun çözümünü ortaya koymayacaktı. Bu nedenle ensest atlası çalışmasının adında kaldık. Adının ötesinde alandaki ensest yaygınlıklarının üzerine gittik.

Çalışmalarda neler çıktı ortaya?
56’ya yakın ilde çalışmalar yaptık. Ama bu akademik bir çalışma değildi. Kamuda ziyaret ettiğimiz Aile Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı “Türkiye’de ensest yok” diyerek bu sorunu kabul etmedi. Sağlık Bakanlığı ‘Müslüman ülkede ensest olmaz’ dedi. Biz de rehber öğretmenlerle, kadın dernekleriyle, bizlere gelen ihbarlar, alandaki çalışmalar üzerinden bir çalışma başlattık. Bu noktadan yola çıktığımızda da ensestin nerede ve kimde çıkacağının hiç belli olmadığını gördük. Çok katı bir cümle belki ama gerçek anlamda eğitim düzeyi, üniversite, master, doktora yapmış insanlarda çıkabiliyor. İnşaat işçisinde de çıkabiliyor. Ekonomik özgürlüğü ya da eğitim seviyesi birbirinden artı ve eksi uçlar kadar uzak bir o kadar da geleneksel yapı içinde bölünmüş, dindarlaşmış kesim içinde de var; hiç dini bilmeyen kesimlerde de var. Bazı illerde tarihi düzeni içinde o dokuyu incelediğinizde içerisinde var olan ensestin geleneksel yapıyla beraber; bir adım daha ileri gidersek genetik yapıyla beraber hâlâ vuku bulduğunu gözlemledik. Örneğin; bir anne “Kızımın babasını memnun etmesi görevi”, “Kızım ağabeyi evlenene kadar onu memnun etmek zorunda” diyor. Bu, genetiksel işlemiş olduğu için içselleşiyor, içselleştiği için “Erkeği memnun etme görevi” olarak ortaya çıkıyor.

‘HEPİMİZİN BU SİSTEMDEN RAHATSIZ OLMASI LAZIM’

Diyanetin fetvası hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Bugün ülkede yüzde 40 oranında ensest var ve devlet bunun kapağını bile kaldırmıyor. Diyanetin web sitesinde de yayımlanan 9 yaşından itibaren babanın kızına şehvet duyabileceği söylemi tüylerimi ürpertiyor ve bir kişinin bile okumuş olması beni korkutuyor. Bir kişinin okumuş olması bir kızın hayatına mal olacak. Dini cinselliğe yön veren bu sistemden çok rahatsızım. Hepimizin rahatsız olması lazım. Bir ilde var olan bir tarikatte “Kız buluğ çağına girdikten sonra babasına mübahtır” deniliyor. Ben bunu 5 yıl evvel BM’nin bir toplantısında söyledim ve herkes beni dine karşı bir canavar ilan etti. Bunu duydum ve gördüm. Aradan beş sene geçtikten sonra Diyanetin fetvası da böyle çıktı. Ben biraz ileriye giderek şunu diyorum; erkek egemen zihniyet son 10 yılda İslam’ı cinselliği yönlendirici şekilde ayarlamalaya başladı. Benim için dönüm noktası olan bir hikayeyi paylaşmak istiyorum. 21 yıl önce İstanbul’da bir dava vardı. Mahkemede hakim ensestten yargılanan adama “Neden yaptın?” diye sordu. Adam da “Sayın hakim, bahçenize ektiğiniz ağacın ilk meyvesini başkasına verir misiniz?” diye cevap verdi. Aradan yıllar geçti ve bunu yakın bir zamanda başka bir adam söyledi. Bu içselleştirilmiş bir zihniyettir. Yani onlar için ayıbı yok.
 
Diyanetin fetvasıyla ilgili erkeklerin tepki gösterdiğini söyleyemeyiz. Bu konu en çok da erkekleri ilgilendirmiyor mu?
Bu fetvadan sonra erkeklerin daha çok rahatsız olup Türkiye’nin her yerinden sokağa çıkması gerekirdi. Çünkü fetvadan okuduğumuza göre İslam dini, kız babalarını tacizci olarak değerlendiriyor. Böyle değildir. Peki neden bir tepki yok? ‘Dört kadınla evlenmek caizdir’ derken İslam’ı referans alan ikiyüzlü bir erkek modelimiz var. Yine fetvanın açıklamasının ardından Erzurum ve Erzincan’da kızına tecavüz eden baba haberleri... Yaşanan bu olay da ensestin ayan beyan olduğunun işaretidir. Diyanet İşleri, Sağlık Bakanlığı, “Kutsal aileyi savunan” Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı çıkıp bangır bangır “Türkiye’de ensest ve erken evlilikler vardır, biz buna karşıyız” demediği müddetçe ensestin kökü kazınmayacaktır. Cami imamları entelektüel birikim-donanım sahibi olmadan sadece imam hatip lisesi mezunlarının dini değerlendirdiği bir dünyada, İslam dini insanları dinden uzaklaştıracak bir sistemdir. Müslümanlık ya da İslam dininin genel çerçevesi; yok etme, yozlaşma, cahiliye dönemi ile şekilleniyor. Tarihten örnek verecek olursak kitaplar, İstanbul’un fethinde papazlar tarafından meleklerin cinsiyetinin tartışıldığını yazar. Biz de şimdi ensestin modern çağa getirilmesini tartışıyoruz. Bugün, İslam’ı kendi zevklerine ve egolarına göre şekillendiren erkek egemen zihniyet; kadını şekillendiriyor, giydiriyor, soyduruyor, taciz-tecavüz ediyor, ensest yapıyor. Ama kadın hiçbir zaman o kutsal aile yapısının içine girmiyor. Aile yapısının lideri erkek, metası ise kadın oluyor.

‘ERKEK ÇOCUKLARI DA ENSESTE MARUZ KALIYOR’

Erken evlilikler ile ensesti birbiriyle ilişkilendiriyorsunuz. Neden?
Ensestin çok temel bir özelliği olarak erken evlilikler var. Kız çocuklar enseste maruz kalmasın diye evden uzaklaştırılıyor ya da kız çocuğu da babanın elindeyken “Kurtulayım, gideyim” şeklinde yaklaşıyor. Ensestte erken evlilikleri gözden kaçırmamamız lazım. Evlilik sonrası kadınlar ölüyor, intihar ediyor. Diyoruz ki “Çocuk taşıyamadı, onun için gitti”. Ancak belki de orada kayınpeder ensesti yaşıyor. Burada ensesti yeniden tanımlamak gerektiği ortaya çıkıyor. Biz bu nedenle yasa değişmeli ve ensest yeniden tanımlanmalı diyoruz. İlk halka anne, baba, ağabey, kardeş ensesti olsun; ikinci halka dede, dayı, amca ensesti olsun. Ve bunların hepsinin yanında en çok kız çocukları üzerinden gidiyorsak da erkek çocukları da çok farklı şekilde enseste maruz kalıyor. O çocuklar okuldan alınıp çalışmaya verildiğinde “oğlancılık” dediğimiz evreyle karşılaşıyor. Burada açıkça bir cinsel ahlaksızlık var. Bunu din kılıfına da uydursak, 4 kadın hikayelerini bahane edip erkekleri bir yerlere taşısak da Türkiye’de bariz şekilde bölge, il, inanç skalasının; hiçbir şeyin eşit olmadığı farklı alanlarda ensest çok yaygın. Eğitim düzeyi, gelir düzeyi bunların her biri etken. Burada bir sayı ortaya koymak yerine kapı komşumuzdaki ensesti gözlemleyebilmek önemli.

‘KANAYAN YARAYI DURDURACAK TEK ŞEY YASAL SİSTEM’

Bu sorunu görünür kılma ve çözme sorumluluğu kimin?
Ben sadece AKP Hükümetini değil, bütün siyasi partileri eleştiriyorum bu konuda. Türkiye’de kadın sorunu olunca bütün siyasi partilerin hepsi istemem yan cebime koy diyor. Çünkü işin ucu kendilerine dokunuyor ve sorumluluk yüklüyor. Doğu, batı, kuzey, güney. Küçük farklılıklar dışında erkek zihniyetinde değişen hiçbir şey yok. Siyasi arenada, toplumsal alanda; terörden ölenler, tecavüze uğrayanlar ve bu savaş ortamında durumu izah eden ve durumu kurtarmaya çalışanlar hep kadın. Farklı siyasi partilerdeki kadınlar da ensestte birleşemedi. Ensest alanında duyuru yayımlayan hiçbir siyasi örgüt yok. İşte buradaki sıkıntı bazı şeyleri birilerine bırakmak ve bıraktığı yerden sahip çıkmamaktır. Bir ülkede yüzde 40 oranında ensest varsa infialdir bu. Bu ülkede savaş sebebinden toplu göçler yaşanmıştır. 28 kişiyle insanların bir evde kaldığına şahit olduk ve bu evde banyo yapacak yer sokak kapısıydı, çırılçıplak sırayla insanlar banyo yapıyorlardı. Bu ensesttin başlangıç noktasıdır. 28 kişinin aynı evde aynı odada kaldığı yerde özel alan yorganın altıdır. Sesleri kim duyuyor? Çocuklar duyuyor. Ve bu çocuklar yanında kim varsa cinselliği onunla tadıyorlar. Tanıklıklarımı anlatsam seks romanı diyecekler bu defa. Bunu nasıl önleriz? Kanayan bir yara var ve bunları giderebilecek tek şey yasal sistem. Hukuktaki avukatlar, rehber öğretmenler, aile hekimleri yan yana gelecek, biz de bu işte şu an yaptığımızı resmi olarak yapacağız. Ensest mağdurlarının utanması gerekmiyor. Utanması gereken faillerdir, birlikte mücadele edelim. Ensestin caydırıcı cezaları yasalarla belirlendiğinde kişiler zorunlu ve sorumlu hissettirildiğinde başarıya sahip olduk demektir.

REHBER ÖĞRETMENLER VE AİLE HEKİMLERİ, BİLGİLENDİRİLMELİ’

Ensest nasıl fark edilebilir?
Ensesti yakalayabilmenin çok basit yolları var. Enseste maruz kalan çocuk içine kapanıyor. Kendi iç dünyasında başarısızlaşıyor, hırçınlaşıyor. Bariz şeyler bunlar. Bunu öncelikle rehber öğretmenler anlar. Bu nedenle rehber öğretmenlerle ensest çalışması yapılması gerekir. İkincisi aile hekimleri anlar. Çocuğu muayene ederken bunu fark edebilir. Biz birçok aile hekiminden bu tür vakaları öğrendik. Devletin üzerine düşen görevler var: Akraba evliliklerinin önlenmesi. Akraba evlilikleri ve erken yaşta evlilikler önlenirse ensest biter. Tek tük kalır. Bunları yapabilmesi önemli. Devlet ise buna yanaşmıyor.

Vehaber Menu