İnsanlığın ilk mutasyonları!

Mutasyonlar canlılığın ilk anından beri gerçekleşiyor ve ilk insanlar da buna bir istisna teşkil etmiyor. Yapılan araştırmalarda –her ne kadar boş bir süper kahraman filmindeki gibi kıyameti getirecek dozda olmasa da– ilk insanlar arasında da çeşitli muta
İnsanlığın ilk mutasyonları!
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2020-08-22 22:34:47    

Gorillerin dizilimi tamamlanmış genomları incelendiğinde, RNF213 adlı bir gen tanımlanmış. Bu genin insan, goril ve şempanzenin de dahil olduğu bir primat dalındaki canlılarda 'hızlanmış evrim' gösterdiği gözlemleniyor. Cambridge Üniversitesinde bu çalışmayı yürüten araştırmacı Aylwyn Scally, 'hızlanmış evrim' derken kastettikleri şeyin yalnızca çok sayıda farklılığın birikmesi olmadığını belirtiyor. Burada 'hızlanmış evrim' kavramı, protein diziliminde gerçekten farklılık yaratacak değişimler için kullanılmış.

Meselenin daha da ilginç yanı ise yapılan başka araştırmalarda RNF213 geninin geçmişteki bu hızlanmış evrim sürecinde edindiği birtakım bozuklukların bugün beyne giden damarların küçülmesine ve Moyamoya hastalığına yol açtığının görülmüş olması. Bu da şu demek oluyor: Geçmişte, ilk insanlar arasında bolca enerjiye ihtiyaç duyan, kocaman beyinlere sahip insanlar da vardı. Üstelik RNF213 insan beyninin boyutlarına dair veri sunan tek gen değil. Araştırmacılar, insanlarda beyin boyutunun evrimine etki eden 'Frizzled-8' ve ASPM de dahil çok sayıda genin bulunduğunu belirtiyor.

GÜÇLÜ BİLGİSAYARLAR

İnsan vücudunun bir bilgisayar olduğunu varsayarsak şüphesiz ki beyin bu bilgisayarın işlemcisidir ve ne mutlu bize ki bu işlemcinin AR-GE çalışmalarını evrim doğumumuzdan milyonlarca yıl önce büyük oranda gerçekleştirmiş.

Hastalıklar üzerine yapılan çalışmalar, DNA’da bulunan HAR1 adlı bölgenin beyinde, özellikle de beyin gelişimi sırasında bilincimizin, hafızamızın ve dilimizin şablonlarının yerleşmeye başladığı gri maddenin yuvası olan serebral kortekste yoğun bir aktivite gösterdiğini saptamış. Dahası DNA’nın bu bölgesinin, insanlarla şempanzeler birbirlerinden ayrıldıktan hemen sonra insanlarda hızlı bir biçimde evrim geçirdiği belirlenmiş. HAR, 'human accelerated regions' yani 'insanda hızlanmış bölgeler' sözcük öbeğinin kısaltmasıdır ve HAR1 bu bölgeler arasında insanda en hızlı evrim geçirdiği belirlenen bölgedir.

Öte yandan FOXP2 adlı bir gende gerçekleşen mutasyonlar ise insan beyninin en büyük başarılarından birinde rol sahibi olmuş: dil. Günümüzde farklı FOXP2 mutasyonlarına sahip olan bireylerin dilin çeşitli yönleriyle ilgili sorunlar yaşadığı biliniyor. Araştırmacılar, bu genin hem regülasyonunun hem de kendisinin insanlarda ve şempanzelerde oldukça farklı olduğunu ve FOXP2’nin dil için hayati öneme sahip olduğunu belirtiyor.

FETHEDEN AĞIZLAR

Hiç yurt dışına seyahat ettiniz mi? Hatta o kadar uzağı işaret etmeye bile gerek yok, soruyu daraltalım: Alışkın olduğunuzdan farklı bir yemek kültürüne sahip bir yere gittiniz mi? Örneğin Adana’da bol acılı kebapları, Antep’te fıstklı baklavaları mideye indirdikten sonra sıkıntılı bir sürecin gelebileceğinden haberdarsınız. Tavsiyem, bu durumu fazla büyütmemeniz. Atalarımız daha büyük işlerin üstesinden gelmişler ve işin güzel yanı, bu yeteneklerini bize de miras bırakmışlar.

200 bin ila 18 bin yıl öncesi arasında yaşanan büyük insan göçü sırasında insanlar Afrika’dan dünyanın dört bir yanına dağılırken AMY1 adlı gendeki mutasyon çok işlerine yaramış. Nişastayı sindiren enzimi kodlayan bu gen, insanların geniş bir yelpazede beslenebilmelerine yardımcı olmuş. İnsanlar bu sayede yediklerini tatsız yollarla geri çıkarmadan glukozu sindirebilmiş örneğin. Bu konuda bizi akrabalarımız şempanze ve bonobolardan ayıran şey ise AMY1 geninin onlardakinin aksine yalnızca bağırsakta değil ağızda da ifade edilebilmesi. Bu sayede atalarımız gittikleri hiçbir yerde aç kalmamış.

Yine de, 'O son köfteyi yutmayacaktım,' pişmanlığna düşmemek için yediklerinize dikkat edin derim.

MESELE KARIŞIK

Farklı üniversitelerden çeşitli araştırmacılar, genlerin ifadesi sonucu oluşan değişimlerin –yani fenotiplerin– ortaya çıkışının göründüğü kadar basit olmadığını ifade ediyor. Örneğin HAR1 ve beynin korteksi arasındaki bağlantılarda bir tür 'yardım ve yataklık' kanıtı bulunuyor. Hiçbir fenotipin ortaya çıkışı yalnızca bir genin eyleminin sonucu değil, aksine DNA’nın çeşitli bölgeleri de bu genleri 'doğru yerde ve doğru zamanda' açıp kapadığı için bu tür değişiklikler gerçekleşiyor ve bu yüzden de 'yararlı' mutasyonlar oldukça nadir. Sonuç olarak yaptığımız şey şempanzelerden veya bonobolardan farklı bir sistemi kullanıyor oluşumuz değil, aynı sistemi farklı biçimlerde kullanıyor oluşumuz.

Birçok disiplinden bilim insanları bir süredir dikkatlerini DNA’nın başka genleri açıp kapatan bölgelerine çevirmiş durumda. İnsanları diğer hayvanlar arasında benzersiz yapan şeyleri keşfetmeye çalışıyorlar. Bu demek değil ki diğer hayvanlar, örneğin şempanzeler de kendilerine göre 'başka hayvanlar' arasında benzersiz değil. Her bir türün kendine özgü, eşsiz özelliklerinin olduğu yadsınamaz bir gerçek, ancak bahse varım ki insanlar bu özellikleri bulmaya şempanzelerden daha yakın.

Sevgili kuzenlerimiz, sıkı durun. Büyük insanlık bunu da başaracaktır. Sonuçta hepimiz kuyruksuz 'büyük' maymunlar değil miyiz?…

Kaynak: http://www.livescience.com/54905-prehistoric-x-men-revealed.html

Foto Galeri Videolar Son Dakika Haberler Video Kategori Foto Kategori Vehaber İletişim Künye Şikayet Menü