Hayvanları nasıl öldürdüklerini bilmemizi istemiyorlar!

Jo-anne McArthur, İspanya’da boğa güreşlerine, Asya’daki ayı safrası çiftliklerine, Kuzey Amerika’daki hayvan deneyi laboratuarlarına, Afrika’da yasadışı avlanma yapılan bölgelere ve dünya çapında hayvanların yemek ve eğlence uğruna sömürüldüğü diğer pek
Hayvanları nasıl öldürdüklerini bilmemizi istemiyorlar!
2020-08-11 06:40:55   Güncelleme: 2021-09-05 00:13:37    

Röportaj ve Çeviri: Damla Ferahi

 

Türkiye’de hayvan hakları aktivizmi çevresinde fotoğraflarınızdan haberdar olan pek çok insan var: özellikle sosyal medyada paylaşılıyor, üzerine konuşuluyor, ya da hayvan hakları/hayvan sömürüsü ile ilgili yazılarda, makalelerde sizin fotoğraflarınız kullanılıyor. Öte yandan “We Animals” başlıklı projeniz, amaçları ve işleyiş biçimi pek bilinmiyor. Sıklıkla paylaşılan birkaç çalışmanız dışındaki değerli fotoğraflarınız pek bilinmiyor. Bu sebeple sizi ve projenizi daha detaylı tanımak ve tanıtmak istiyorum.
“We Animals” (Biz Hayvanlar) projesi ne zaman başladı? Ve bu projenin amaçları neler?


“We Animals” başlığını 1998 yılında Ekvador’a yolculuk ederken buldum ama 2003 yılına dek projeye tam anlamıyla başlamadım, yani 10 yıldan fazla oluyor. Bu projenin temel amacı eğitmek**. Hayvanlara yaptığımız şeylerin çoğunluğu kapalı kapılar ardında gerçekleşiyor. Endüstri, bu hayvanların hangi koşullarda yaşadıklarını ve nasıl öldürüldüklerini bilmemizi istemiyor, eğer bilinse çok daha fazla protesto ve karşı geliş meydana gelecek.
We Animals aynı zamanda “daha önce ne oldu, şimdi ne oluyor ve bir daha asla olmaması gereken” in sürekli büyüyen bir arşivi. Hayvanların fotoğraflarını çeken çok sayıda kişi var ama We Animals projesi gibi, acımasız gerçekleri gözler önüne seren çok az kişi var. Gerçeği göstermek önemli; sadece görmek *istediğimiz* tatlı, şirin hayvan suratlarını değil.

Fotoğraflayacağınız alanları ve hayvanları nasıl seçiyorsunuz? Öncelik tanımak istediğiniz sömürü alanları oluyor mu?

Sayıca en fazla acı çeken hayvanlara öncelik tanıyorum, yani yediğimiz hayvanlara. Biz insanların 2014 yılı içersinde yediği hayvanların sayısı 72 milyar, bu rakama deniz canlıları da ekli mi, bilmiyorum. Biz dünya üzerinde 7 milyarız ve 72 milyar hayvan yiyoruz, öyle mi? Bu demek oluyor ki dünyayı ölümüne yiyoruz. Her şeyi daha az tüketmemiz gerekiyor. Yediğimiz hayvanlar, üzerinde deney yaptıklarımız, neredeyse her yerde görünmez durumdalar. Bu yüzden onlar benim odaklandığım nokta. Keza kürk için “yetiştirilen” hayvanlar da öyle. Milyonlarca kürklü hayvan her sene biz onların kürkünü giyelim diye öldürülüyor. Bu gaddarca. Ve bu gereksiz.

Sömürü mekânlarına giriş iznini nasıl sağlıyorsunuz?

Bazen bir tur atmak istediğimi söylüyorum, bazen geceleri açık kapılardan daha evvelden organize olduğumuz bir grup ile giriyorum. Içeri giriyoruz, fotoğraf çekiyoruz, ve arkada kendimizden bir iz bırakmadığımızı umarak dışarı çıkıyoruz.

Sizin ziyaret ettiğiniz bu işkence mekânlarının sahipleri, sizin çalışmalarınızı görüp size karşı herhangi bir tavır aldı mı, tepki verdi mi? Çalışmanız esnasında herhangi bir saldırgan tepkiyle karşılaştınız mı?

Mekan sahiplerinin %99.5’inin bizi orada istemediğini söyleyebilirim. Zorluk yaşadığımız birkaç olay oldu, ve kısa bir sure önce bizi mekan içinde fark edip kovalayan bir kamyon arkadaşlarımdan birine çarptı.

Melanie Joy’un karnizmi anlatırken ifade ettiği gibi, sömürülen hayvanlara ve sömürü mekanlarına ne kadar uzak olursak, bu büyük sorunu o kadar kolay göz ardı ediyoruz ve hayvan yemeği normalleştirmek o kadar kolaylaşıyor. Kendimi, hayvan sömürüsü ve katliamına ilişkin görsel ve videoları izlemekle sorumlu hissediyorum, hem bu acılara benim de ait olduğum tür sebebiyet verdiği için, hem hayvan dostlarımın tam olarak ne çektiğini görüp anlamak için hem de ne için mücadele ettiğimi unutmamak, durup durup hatırlamak için. Öte yandan bu görsellere bakmak ve videoları izlemek bana çok büyük bir acı veriyor, günlerce uyuyamıyorum, yemek yiyemiyorum, günlük işlerimi gerçekleştiremiyorum.
Peki siz, bu hayvanların yanına gidiyor, onları yaşadıkları işkencehanelerde ziyaret ediyorsunuz, onlarla doğrudan temas ediyorsunuz. Onların acılarına ve kederlerine birinci elden şahit oluyorsunuz. Bu tecrübe sizin duygu dünyanızı nasıl etkiliyor? Bunun psikolojik ağırlığını nasıl kaldırabiliyorsunuz?

 

Aşırı yıpratıcı, travmatik, üzücü ve acı verici bir deneyim. Bir yılın pek çok ayını hayvanların sömürüldüğü mekanlarda geçiriyorum, ama zamanda, bu işi uzun süreli yapmak istiyorsam, profesyonel bir perdenin ben o mekanlardayken gerekli olduğunu öğrendim. Insanların elinde işkence gören hayvanların yaşadığı acılarla empati kuran pek çok insanın içi yanıyor, mahvoluyorlar ve aktivizmi devam ettiremiyorlar; ya da duygularını yok edip problem ile çok fazla acı içerdiği için artık ilgilenmemeye başlıyorlar.
Öte yandan, ben acıyı kabullenmeyi ama içinde yaşamamayı öğrendim. Şu an duyguların içinde yaşamamayı seçiyorum çünkü bu beni yıpratıyor ve hayvanların benim enerjik olmama ihtiyaçları var, onlara yardım etmeyi sürdürebilmem için. Ve hepimiz neşemizi beslemeye ve bizi mutlu eden şeyleri yapmaya ihtiyaç duyuyoruz, böylelikle mücadelemizi iyi bir şekilde sürdürelim. Depresyon ve mutsuzluk enerjiyi bitiriyor.
Aftershock başlığında güzel bir kitap var, pattrica jones yazmış (adını yazarken büyük harf kullanmıyor). Böyle bir acı çekme karşısında duyguların nasıl kontrol edilebileceği üzerine gerçekçi ve etkili bir rehber.
Dünyaya, hayvanlara ve birbirimize nasıl davrandığımız hususunda travmaya kapılan aktivistlere ve diğer duyarlı insanlara bu kitabı kesinlikle tavsiye ederim.

Bu resimlerin herhangi bir eylemlilik kapsamında kullanılmasına nasıl bakıyorsunuz?

Hayvanlara yardım eden herkes, görsellerime ücretsiz bir şekilde ulaşabilir. Fotoğrafçılık için biraz farklı bir yöntem ama projeye yapılan bağışlar sayesinde iş yürüyor. Bu fotoğrafları çekme sebebim onları görünür kılmak ve yayılmalarını sağlamak, bu yüzden kolay ulaşım birinci derecede öneme sahip.
Bazı veganlara göre kan ve şiddet içeren görseller insanların dikkatini çekmek yerine onların gözlerinde bu şiddeti ve sömürüyü normalleştiriyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bence biz neyin işe yaradığı ve yaramadığı üzerine bir hareketin ve dolayısıyla bir deneyin tam ortasındayız. Buna doğru bir cevap olduğunu sanmıyorum ama farklı görsellerin farklı insanları hayatlarının farklı evrelerinde etkilediğini biliyorum. Bazı insanlar şiddet içerikli fotoğraflar gördükleri için vegan oluyorlar bazılarıysa kurtarma hikayelerini gördükleri, okudukları için. Bence birden fazla taktiğe ihtiyacımız var çünkü farklı uyarıcılara ve bilgilere tepki veren farklı insanlarız.

Fotoğraf aktivizmin yaygınlaşması gerektiğini düşünüyor musunuz?

Yüksek kalitede görseller ve belgeseller üretecek daha fazla fotoğrafçılara ve film yapımcılarına ihtiyaç duyduğumuzu düşünüyorum. Görseller bizi harekete geçiriyor bu yüzden insanlara ulaşma konusunda önemli bir yol. Ama daha fazla kötü ya da orta halli işlere ihtiyacımız yok; insanlara yüzlerini çevirmek yerine kendine baktıracak kaliteli işlere ihtiyacımız var.

İlk yazışmamızda bana Türkiye’yi ziyaret ettiğinizi, İstanbul’da bulunduğunuzu ve burayı çok sevdiğinizi söylemiştiniz. Buraya dair, insanlar, kültür ve hayvanlar bağlamında, izlenimleriniz nelerdi? Burada hayvanlarla ilgili bir çalışma yürütmeyi düşünür müydünüz?

Türkiye’yi sıcak ve samimi buldum, daha fazla tanımak istediğim bir yer. Şu an ziyaret planım yok ama sıklıkla farklı ülkelerdeki gruplardan fotoğraf çekmem, konuşmam ya da The Ghosts in Our Machines filmini göstermem için teklifler geliyor. Bu film çalışmalarımda yer alan hayvanlar üzerine. Eğer Türkiye’de, orada çalışmama destek olabilecek birileri varsa gerçekleşmesini çok isterim. İnsanların orada fotoğraflanmasını istediği, ve Türkiyeli organizasyonların o fotoğrafları kullanabileceği meseleler varsa bunu yapmayı da çok isterim. Orada 2001 yılında sadece 1 hafta geçirdim. Pek çok sayıda sokak kedisi olduğunu fark ettim, şimdi durumun değişip değişmediğini bilmiyorum. Hayvanların nakli esnasında stresi azaltmaya ve kanunları değiştirmeye yönelik çabalar olduğunu biliyorum ama barınaklar olup olmadığını bilmiyorum. Türkiye’deki barınakları ve kurtarma eylemlerini fotoğraflamak isterim.


 

Vehaber Menu